Haber tekrarını seven, daha önce kullandıklarını üç vakte kadar (3 gün, 3 hafta, 3 ay, bazen de 6 ay içinde) evirip çevirip bir daha kullanan malum mevkute marifetlerine bir yenisini daha eklemiş.


Ben bunların ayıplarını yüzlerine vurmaktan bıktım bunlar haber tekrar etmekten, kullanılmış haber kullanmaktan, Türkçe hatası yapmaktan, devrik ve anlamsız cümlelerle haber yapmaktan bıkmadılar.


Bu kez İl Sağlık Müdürlüğü&[#]8217;nden takriben 6 ay kadar önce gelen bir haberi tekrar etmişler.


Haberde çocuklara yönelik ev kazalarına karşı büyüklere uyarıda bulunuluyor.


İl Sağlık Müdürümüzün bu konuda yeni bir açıklama yaptığı yok.


Aslında böyle haberleri sık sık yapmak, toplumun dikkatini çekmek, büyükleri uyarmak lazım.


Ama böyle değil.


Yani kopyala yapıştır yaparak, aynısının tıpkısını kullanarak değil.


Gazetecilik fikir üretmektir.


O nedenle çalışanlara fikir işçisi denir.


Bu konuda değişik fikirler üretip yeni haberler yaparak hem daha uyarıcı olunabilir hem de gazeteciliğe katkıda bulunulabilir.


Boşuna çenemizi yoruyoruz.


Utanma sıkılma olmadığı için bunlara ne desek para etmiyor.


Bunların saçmalıkları işini doğru yapanları da etkiliyor.


Bakın önceki gün gazetelerde çıkan yaz mevsimine yönelik beslenme uyarısı aslında bizim özel haberimizdi.


Muhabir arkadaşımız İl Sağlık Müdürlüğüne gitti, Diyetisyen Aslı Erkaya&[#]8217;dan bu konuda yazılı açıklama istedi.


Aslı hanım yeni bir uygulama olduğunu, bu tür açıklamaların artık önce Valiliğe gittiğini, sonra basına dağıtıldığını söyledi. Sonuçta açıklama hazırlandı ve bu süreci izledi.


Anlayacağınız konuyu biz ortaya attık, herkes yararlandı.


O zaman bundan sonra Sağlık Müdürlüğü&[#]8217;ne soru veya konu ile gitmeyeceğiz, oradan gelecek açıklamaları bekleyeceğiz demek ki.


Çok yanlış bir uygulama.


Umarım yanlış ve haksız olduğunu fark ederler de düzeltirler.


Gazetenin birinde (12 Temmuz Salı tarihli) plajlardaki hareketlilikle ilgili bir haber vardı.


Önceki yıllarda yazdığım haberi nereden bulmuşlarsa bulmuşlar noktasına virgülüne kadar almışlar kullanmışlar.


Kafiyeli cümle kurmayı, haberi şiir gibi yazmayı, cümleyi virgüllerle uzatmayı çok severim.


Eskiden, gazeteciliği çok sevdiğim ve büyük bir özveriyle (sigortasız ve maaşsız çalışacak kadar) bu işi yaptığım yıllarda bu şekilde özene bezene yazardım. Amatör ruhla profesyonel işler çıkartırdım.


Bu haber de o yıllardan kalma bir haber.


Yazdığım haberi, kurduğum cümleleri 10 kilometre öteden tanırım.


Şu meslekte diyelim ki bir milyon gazeteci var, bunların hiçbirinin üslubu, tarzı, stili birbirine benzemez. Aynen parmak izi gibi.


Bazıları benzer gibi görünür ama mutlaka ayrıldığı noktalar vardır.


Bu haber benin tarhana haberine benzemiş.


Onu da zamanında birisi almış, benim diye millete yutturmaya kalkmıştı.


Plaj haberi de o hesap.


Haber tekrarı, kullanılmış haber, Türkçe hataları, devrik cümleler yetmezmiş gibi şimdi de haber alıntıları yapılmaya başlandı.


İşin garip tarafı bunlar bir de sağa sola gazetecilik taslıyorlar.


Bunlar gazeteciyse ben de İspanya Kralıyım.


Aynı gazete, bir başka deyişle mevkute belediyenin modern pazaryeri projesi ile ilgili aynı sayıda iki haber yapmış, iki sayfa kapatmış.


Haberlerden biri yeni, diğeri eski. Eski haber ocak ayında yapılan temel atma törenini anlatıyor. O zaman verdikleri haberi 6 ay sonra tekrar etmişler.


Alın size bir tekrar vakası daha. Şöyle olmuştu, böyle olmuştu, şunu demişlerdi, bunu demişlerdi diyerek akılları sıra haber oluşturmuşlar.


Resimler yeni, haber eski. Yer dolsun da nasıl dolarsa dolsun.


Bunlara sorarsanız gazetecilik yapıyoruz diyeceklerdir.


Gazeteciliği yanlış biliyorlar. Böyle gazetecilik olmaz.


O zaman her habere ilk haberde konuşulanları ve yapılanları ekleyelim, gazeteyi bu şekilde dolduralım gitsin.


Var mı öyle üç kuruşa beş köfte.


Bizim 5 gün önce kullandığımız Milli Eğitim e-kayıt haberini de daha yeni vermişler.


Bayatçılıkta da üstlerine yok hani. Bizde bugün çıkan haberlerin çoğunu yarın bunlarda görebilirsiniz.


Boşuna demiyoruz birini alın hepsini okuyun, taklitlerimizden sakının diye.


Bakalım bu kafayla nereye kadar gidecekler.


Aslında bu sorunun çözümü belli. Kontrol Kurulu (hadi bayat haber neyse de) haber tekrarı yapana münderecatla ilgili mevzuat maddesini uygulayıp ilan kesme cezası verse bakın bir daha yapıyorlar mı.


Bırakın cezayı uyarsa bile yeter.


Günlük gazetelerin göbeği ilana bağlı olduğu için bundan etkilisini bulamazsınız.


20 seneyi aşkın bir zamandır bu mesleğin içindeyim.


İki lafı bir araya getiremeyenleri mi dersiniz, yazısı başkaları tarafından yazılanlar mı dersiniz, bir tane haber bile yapmadığı halde gazeteci geçinenler mi dersiniz, gazeteci demeye bin şahit isteyenler mi dersiniz, daha neler neler.


20 yılda kimler geldi kimler geçti.


Nelerini gördüm.


Kendine yazarlar, nalıncı keseri gibi kendine yontanlar da gördüm.


Size bu tarife uyan bir şahıstan söz edeceğim.


Bu şahıs gazetecilikte kendine yazar.


Ticaret ve Sanayi Odası&[#]8217;nda kendine üye.


Bartın Genç İşadamları Derneği&[#]8217;nde yine öyle, kendine üye.


TSO ve Bartın GİAD bunu attı.


Böyle giderse gazetecilikten de atılacak.


Gerek gazetecilikte olsun gerek sivil toplum örgütlerinde olsun kendine değil topluma çalışacaksın.


Nalıncı keseri gibi kendine yontmayacaksın.


Yoksa atılmak işten bile olmaz.



Tercihli sisteme geçilmeli


Yüzde 10&[#]8217;luk seçim barajı demokratik görünmeyebilir, belki bu yüzde 5 veya 7&[#]8217;ye düşürülebilir ama ben bu koşulun siyasi istikrar için gerekli bir sınırlama olduğunu düşünüyorum.


Barajı kaldırmak, bugün şikayetçi olduğumuz ve birleştirmeye çalıştığımız tarım arazilerini küçük parsellere bölmek gibidir.


O zaman meclisi de çok sayıda küçük partiyle oluşturacak ve koalisyonlara zemin hazırlamış olacaksınız.


Koalisyonlardan bu ülkenin ve milletin neler çektiğini hepimiz biliyoruz.


Bana göre baraj değil de asıl üzerinde durulması gereken husus tercihli sistemdir.


Milletin önüne koyacaksınız listeyi, kimi istiyorsanız seçin diyeceksiniz.


Millet ister birinci sıradakini ister 5&[#]8217;inci ya da 10&[#]8217;ncu sıradakini seçecek.


Örnek verecek olursak seçmen belki Yalçınkaya&[#]8217;yı değil de Meliha Okutay&[#]8217;ı seçecek.


Tercihli sistemin olduğu 1991&[#]8217;de DSP&[#]8217;nin birinci sırasındaki ismin değil de 4&[#]8217;ncü sırasındaki Hasan Akyol&[#]8217;un seçilmesi gibi.


Seçim sistemi bu şekilde daha demokratik hale getirilebilir.


Seçim sistemi ile ilgili bir sorun da cezaevinden aday olunabilmesi.


Sisteme göre mahkemesi bitmemiş ve cezası onay sürecinden geçmemiş yani cezası kesinleşmemiş herkes gerekli şartları taşıdığı takdirde aday olabiliyor.


Şahıs tutuklanmış ama mahkum olmamış.


İyi de öyle de böyle de zan altında.


Zan altındaki bir kişiyi milletvekili adayı göstermek ne kadar ahlaki.


İşin yasal olarak bir engelinin bulunmaması ahlaken doğru olduğu anlamına gelir mi?


Mahkemesi bitmeden kimse suçlu değildir, suçsuz da değildir.


O nedenle bu durumdaki kişilerin seçime girmesini önlemek gerekir.


O zaman bugün yaşanan sıkıntıların da önünü almış olursunuz.


Seçim sistemini yeniden dizayn etmek lazım.