Değerli Okurlarım...
Her türden canlı varlıkların, doğayı seven, koruyan insanların olduğu her yerde; kuyuya düşen, yangında, selde mahsur kalan bir kedinin, köpeğin, domuz, porsuk, kaplumbağa gibi bir yaban hayvanın kurtarılması ile ilgili haberlerin basın ortamlarında sıklıkla yer aldığı görülür.
Bu haberlerde, itfaiyecilerin, hayvanseverlerin ve daha doğrusu insan kalbi taşıyanların, bu hayvanları kurtarmak için saatlerce uğraştıklarını da görürüz.
Bu insanlara; "Allah sizden razı olsun, bu toplumda iyi ki sizler gibi insanlar da var!" gibi sözler söylemeyenlerin, söylemeyi içinden geçirmeyenlerin; görmekten mutlu olmayanların insan kalbi taşıdığını söylemek mümkün değildir.
Bu tür insancıl uğraşların ve bu uğraşları haber olarak topluma duyurmanın, bir hayvanı kurtarmanın ötesinde, verilmek istenen asıl mesajları yazmaya, söylemeye gerek yoktur.
Bilindiği üzere, kutsal kitabımızda da, "Her kim, bir canı kurtarırsa; bütün insanları kurtarmış olur" denilmektedir.
İnsanlarımızda, bu tür can kurtarma istek ve uğraşlarının, bir insanlık gereği olmanın yanında, dinimizin bu emrinin tüm canlılar için de geçerli olacağı inancının da mutlaka payı vardır. (Keşke kurtarmayanlar, kurtarılmasına ilgisiz kalanlar, göz yumanlar üzerinde de etkili olabilseydi!)
Bilindiği üzere tüm bitkiler de birer canlı türüdür.
Ormanlar ise, insanlara olan yararları yanında, diğer pek çok canlıya da ev sahipliği yapan, yaşam alanı olan, onları besleyen bitki topluluklarıdır.
Tüm bitkileri, ormanları korumak, kurtarılmayı bekleyen bir ağacı kurtarmak da; kuyuya düşen bir hayvanı kurtarmaktan farksızdır.
Aşağıdaki, tarafımdan kaleme alınan ve ilgili iki kuruma iletilen dilekçenin ilk maddesi de tam bu türden bir can kurtarma talebidir.

[*] [*] [*] [*]

"......
Kozlu Esenköy Mahallesi'nde, imarlı konutlara 150-200 metre kuş uçuşu mesafede, mevcut anayol bitişiğinde, altında Ilıksu mağarası ve termal suyu olan bölgede, bir inşaat firmasına ait taş ocağı, kırma-eleme ve beton santrali tesisleri bulunmaktadır.
Daha önceki zamanlarda ve halen, bu işletme ve tesislerden kaynaklanan sorunların ve şikayetlerin ilgili makamlara müteaddit defalar iletildiği bilinmektedir.
Bu başvurulara; "Ocak ve tesisler ruhsatlı olup faaliyetlerin engellenmesi ya da durdurulması mümkün değildir. Çalışmaların ilgili mevzuata uygun olarak yürütülmesi konusunda gereği yapılacaktır-yapılmaktadır" içerikli yanıtların alındığı da yine mahalle halkı tarafından bilinmektedir. (Ancak bu güne kadar, ruhsatın nasıl verildiğini ve uzatıldığını soran da olmamıştır.)
Bu başvurunun amacı ise, faaliyetlerin engellenmesi ya da durdurulması ile ilgili olmayıp, aşağıda belirtilen dileklerin iletilmesidir.
1.
Ocağın doğu tarafında, çok kalın toprak örtüsü ile kaplı olduğu bölümde, bozkır ortasındaki türbe görünümünde, tahrip öncesinden kalma 10-15 yetişkin ağaç topluluğundan oluşan bir orman parçası, hayatta kalma mücadelesi vermektedir. ( Resim 1 )

Ocak işletmesi ile, bu güne kadar tahrip olan 350-400 bin dönüm kayın, ıhlamur ve kestane ormanının anısı, barındırdıkları canlıların da hatırı ve duası için, sahanın rehabilitasyonu aşamasına kadar (kalın toprak tabakası üstünde olduğu görülen) bu ağaç kümesinin korunması, tahrip edilmemesi...
2.
İlgili mevzuatta, maden ve taşocakları kapandıktan sonra, sahada yapılacak rehabilitasyon ve düzenleme planlarının, ruhsat aşamasında hazırlanacağı ve bu amaçla kullanılmak üzere, işletme öncesinde, ocak sahasında yapılacak bitkisel toprağın önceden kazılmasının ve depolanmasının öngörüldüğü bilinmektedir.
Tüm mahalle halkının gözleri önünde olan ocak sahasında, bu güne kadar ve halen de böyle bir bitkisel toprak kazısının ve depolanmasının yapılmadığı; her türden toprağın ve atığın, sel sularıyla, 4-5 yüz metre ilerideki Ilıksu koyuna aktığı görülmektedir.
Bu yasal zorunluluğun neden yerine getirilmediğinin ve ileride yapılması zorunlu olan saha rehabilitasyonu sırasında, bu ihtiyacın nasıl karşılanacağının ilgililerden sorulması...
3.
Ocak ve kırma eleme tesislerinin yakın çevresinde 4-5 yüz daireli blok apartmanlar ve müstakil binalar bulunmaktadır. Buralarda, genelde Bülent Ecevit Üniversitesi Uygulama ve Araştırma Hastanesi ve fakültelerinde (bazıları da vardiyeli) çalışan sağlık personeli ikamet etmektedir. Ocaktan ve tesislerden çıkan aşırı gürültü, buralarda oturanlar ve tüm mahalle halkı için, hayatı çekilmez eden bir sorun olmaktadır.
Bu çok rahatsız edici durumun, en azından normal mesai saatleri dışında ve tatil günlerinde olmaması; mümkün olabilen önlemlerin alınması, (örneğin taş kamyonlarının yüklenmesi esnasında çıkan patlama şiddetindeki seslerin azaltılması için, kamyon kasalarının atık konveyör bantlarıyla kaplanması v.b .) ve faaliyetlerin ilgili teknik ve idari mevzuata uygun olarak sürdürülmesinin sağlanması konularında gereğini ilgi ve takdirlerinize arz ederim. 05.08.2022

......"

[*] [*] [*] [*]
Özellikle ilk ve son maddenin (güzel bir kurtarma örneği de olması için), gerçekleşmesini sağlayacak değerli yöneticilerimize, "Sizlerden Allah razı olsun" dualarımızı ve içten dilek ve teşekkürlerimizi arz ederim.