(Değerli KE’li ve tüm  Öğretmenlerimize  ithaf  ediyorum.)

Değerli Okurlarım,

Cumhuriyet döneminin silinmez izler bırakan eğitim projesinin  Köy Enstitüleri  Projesi (KEP); unutulmaz milli eğitim bakanının, Rahmetli Hasan Ali YÜCEL; eğitim bürokratının da Rahmetli İsmail Hakkı Tonguç olduğuna kuşku yoktur.  KEP’nin fikir babası ve gerçekleştirenleri, bu değerli bakan ve onun  Genel Müdürü olan Rahmetli İsmail Hakkı Tonguç’tur.

 KEP , 1940 yılında, onların büyük emekleri ile, Türkiye Büyük Millet Meclisinde 1940 yılında kabul edilen 3803 sayılı kanunla gerçekleştirilmiş, dünyada örneği olmayan özgün  bir eğitim projesi idi.  Daha sonraki yıllarda, UNESKO  tarafından da gelişmekte olan ülkelere tavsiye etmiştir.

Kanunun amacı, yüzyıllarca ihmale uğramış, geri kalmış köy insanına, kendi yazgısını değiştirecek bilgi ve beceriyi kazandıracak öğretmenler  yetiştirmekti.  Köy ilkokullarından mezen olan, başarılı köy çocukları , bu okullarda, beş yıl süren  , parasız, yatılı, çok  disiplinli bir eğitimden sonra köy okullarında   görevlendirilmekte idiler.

Bu yazımın amacı , Köy Enstitüleri (KE)’den yetişmiş öğretmenlerimizin son temsilcilerinden, yaşamını aramızda sürdürmekte olan bir değerli öğretmenimizi tanıtmak ve onun ağzından, ”Anadolu’da Eğitim Güneşi” olarak nitelendirilen    KE ile ilgili bazı bilgileri sizlerle paylaşmaktır.

Bir Süre önce, Kozlu’daki  bir markette hesap öderken, market sahibinin karşısında oturan ve ileri yaşta olduğu belli olan bir beyefendiyi göstererek, “ Hocam, bu  bey de emekli öğretmenimizdir.” demesi üzerine, kendisi ile bir, iki dakika sohbet etmiştim. Bu kısa sohbetimizde,  Kozlu’nun topbaşı mahallesinde ikamet etmekte ve  Kastamonu Gölköy Köy Enstitüsü  mezunu emekli öğretmen olduğu, zaman geçirme ve işitme sorunu yaşadığı  gibi kendisi ile ilgili bazı bilgiler edinmiştim.

Bu  sohbet bana, şair, yazar  değerli bir  Öğretmenimi ve okuma zevkini de yaşadığım, altta kapak sayfası görülen kitabını hatırlatmıştı. Bu öğretmenim de,  KE’leri kapatılınca Öğretmen Okuluna dönüştürülen Kastamonu Gölköy  Öğretmen Okulundan mezun olmuş , aynı zamanda hemşerimiz de olan emekli  Salih KOÇ   öğretmenimiz idi.

anadoluda-eğitim-güneşi

KE’leri tutkunu  bu değerli öğretmenimin, Gölköy Köy Enstitüsü (GKE)’den ve diğerlerinden mezun olmuş hayattaki değerli öğretmenlerimizi, arayıp ,bulup  kendileri ile yaptığı sohbetleri sosyal medyada paylaştığını ve eserlerinde yer verdiğini de biliyordum.

Ben de, Kozlu’da tanıştığım  GKE  mezunu öğretmenimle  bir röportaj yapmanın ve bu köşede sizlerle paylaşmanın uygun olacağını düşündüm. Daha sonra, kendisine ulaştım. Teklifimi kabul etti  ve yakınlarının da yardımı ile ,sorularımı yanıtlamaya çalıştı. Bizim yaşayan çınarımız olan bu  emektar öğretmenimle yapmış olduğum  röportajı, anlaşabildiğimiz kadar, aşağıda  sizlerle paylaşıyorum.

recep öğretmen

Şenol Hoca soruyor; Recep Öğretmenim yanıtlıyor

Şenol Kuşcu (ŞK): Sayın Öğretmenim, kısaca kendinizi  tanıtır mısınız?
Recep Öğretmenim (RÖ): Aranmış, sorulmuş olmak  hoş ve güzel bir şey. Bunun için  öncelikle size teşekkür ederim.  Ben Emekli Öğretmen  Recep DEMİRCAN.1930 yılında, Ereğli’nin Işıklı Köyünde doğmuşum. İlk Okulu köyümüzde okudum ve  pekiyi derece ile  mezun oldum. Mezun olduktan  sonra , şahadetnamem  (diplomam) ve  diğer bazı evraklarla, Öğretmenimin  teşviki ve yardımı ile, Zonguldak ilinden de öğrenci alan  Kastamonu Gölköy  KE’ye müracaatımızı yaptık. Kabul olması ile de 1944 yılında okulda öğrenci oldum.

ŞK: GKE’de eğitim- öğretim  nasıl idi?
: KE’lerinde  öğrencilik  askerlik gibi idi.  Kampana çalınca  derse, yemeğe, spora koşulurdu. Dersler dışındaki zamanlarda da soğuk, sıcakta demeden dışarıya işe; sanat, kültür faaliyetlerine gidilirdi. Her öğrenci bir müzik aleti çalmasını öğrenirdi. Disiplin, kurallara uymak çok önemli idi. Karma eğitim sistemi vardı. Kız öğrenciler çok  azdı. Sınıflardaki dersler dışındaki yerlerde ve zamanlarda onları hiç görmezdik. Ayrı dünyalarda yaşardık.

Derslerin  önemli bir bölümü uygulamalı idi. Yaz tatili falan olmazdı.  Beş yıl boyunca, her yıl, bir kez olmak üzere ,sıra ile, bir program dahilinde, köylerimize kısa süreli izine gönderilirdik.  Bu izinler dışında, tüm zamanlarımız okulda teorik derslerle ve uygulamalarla geçerdi. Öğretmenlik ve diğer teorik derslerin yanı sıra,  kültür, sanat, ziraat dersleri uygulamalı olurdu. İş içinde eğitim ilkesi uygulanırdı.

 Diğerleri gibi, bizim okulun da çok geniş arazileri vardı. Tarla, bağ, bahçe, meyvelik, büyükbaş ve küçükbaş hayvan, arıcılık, iş atölyeleri, imalathaneleri  gibi üretim yerleri vardı. Okulun İhtiyaçlarının önemli bir bölümü, kendi ürettiklerimizden sağlanırdı. Öğrenciler, öğretmenler, yöneticiler aynı kumaştan yapılmış aynı renk elbiseler giyerlerdi Tüm ihtiyaçlarımız karşılanırdı.

ŞK: Ne tür kitaplar okumanız istenirdi?
: Beş yıl boyunca her öğrencinin , her yıl 25-30  hikaye, roman, şiir kitabı okuması istenirdi. Okuduğumuz kitaplardan 4-5 adedinin özetini öğretmenlerimize verirdik. Kitaplar daha çok, tarih, kültür, vatan, bayrak sevgisi gibi konularla ilgili olurdu. Yazarını hatırlayamadığım, ancak Atatürk’ün de tavsiyesi olan “ Beyaz Zambaklar Ülkesinde” kitabını  her öğrencin okuması, adeta mecburi idi.  (Grigoriy  Petrov’un  Finlandiya’nın cehaletten kurtulma savaşını anlatan efsane kitabı!). (Ülkemizde ise, herhalde, sonraki yıllarda  ” Beyaz sarıklılar, cübbeliler ve üfürükçüler ülkesi! “ olarak anlaşılmış olmalı idi! ŞK)

ŞK: Yöneticilerinizin, öğretmenlerinizin, sizlere, siyasi, dini, ideolojik konularda  telkinleri olur mu idi?

: Bu konularda, ne öğretmenlerimizden ne de yöneticilerimizden hiçbir telkin, yönlendirme duymadım, görmedim. Dini konulardan ise hiç bahis edilmezdi. Ramazan ayı gelince, oruç tutmak isteyenler tespit edilip liste yapılırdı. Onların sayılarına göre iftar ve sahur yemekleri çıkarılırdı.

Milli bayramlara ve bilhassa, Cumhuriyet ve 19 Mayıs Bayramlarına, 10 Kasımlara;  milliyetçi, yazarlara, şairlere ve onların eserlerini okumaya, tarihi başarıları işlemeye çok önem verilirdi.

ŞK: Ne zaman mezun oldunuz? Kaç yıl görev yaptınız? Ne gibi zorluklarla karşılaştınız? KE mezunu bir öğretmen olmanın ne gibi avantajları, dezavantajları oldu?
: 1949 yılında mezun oldum. Mezun olur olmaz da Kozlu’nun Kargalar köyüne atandım. Okulun ilk öğretmeni idim.  Okul henüz öğretime hazır değil idi.  Okulun eksikliklerinin giderilmesi işleri, Gölköyde öğrendiklerimin ilk uygulaması  olmuştu. Kozlu’nun köylerinde 45 yıla yakın görev yaptım. Mesleki açıdan hiçbir zorluk yaşamadım. Ancak ilk yıllarımda, diğer köy öğretmenleri gibi ben de,  kız çocuklarını okula göndermek istemeyen velilerle çok  zorluklar   yaşadım.
KE mezunu bir öğretmen olmaktan hep gurur duydum. Ayrıca, köy yaşamını ve köylülerin sorunlarını da bilmenin, onlara da bir şeyler öğretmenin hep mutluluğunu yaşadım. 1992 yılında emekli oldum. Biri erkek, biri kız iki evladım oldu.  Halen gelinimin ve kızımın destekleri ile yaşamımı sürdürmekteyim. Onlara teşekkür borçluyum.

ŞK: KE’ler niçin kapatıldı?
: 1946 yılında, Rahmetli Hasan Ali Yücel  görevden alınınca KE’leri  sahipsiz kaldı. 1950 yılında Demokrat Partinin iktidara gelmesi ile de ,  köylünün uyanmasını istemeyen toprak sahipleri ve onların temsilcileri tarafından, bu okullara; dünyada, benzeri olmayan ; komünist, din düşmanı, ahlaksızlık yuvaları gibi ağır iftiralar atıldı.

Öğretmenlerin, demircilik, duvarcılık gibi  beceri gerektiren bir sanat sahibi olmasını da yadırgadılar. Bu çevrelerin  artan  baskıları ile, 1953 yılında çıkarılan bir kanun ile kapatıldılar. Öğretmen okullarına dönüştürüldüler. Kapatılması büyük hata olmuştur.Kapatanlar büyük günah işlemiş oldular.

ŞK: Eğitim Sistemimizin günümüzde geldiği durum ile ilgili neler söylersiniz?

: Geldiği durum  ortada. Rahmetli Bakan Hasan Ali Yücel’in yanında , ondan sonra gelen pek çok bakana bakan demek içimden gelmiyor. (Bu arada, Sevgili Recep Hocamızın; günümüzdeki durumu anlatmak için , bu yıl yapılan   Yüksek Öğretim Kurumları  Sınavlarında sorulan sorulara verilen doğru yanıt sayılarına  bakmak da yeterli olacaktır.” demesini de beklemiştim!)
ŞK: Teşekkür ederim. Sağlıklı uzun ömürler dilerim.”

Ayrıca, Sayın Öğretmenimizin işitme ve anlaşma zorluğu nedeniyle, bir  hatam, yanlış aktarmam olmuş ise kendisinden özür dilerim.

Ben de, KE’lerin açılmasını sağlayanlara, ülkemize kazandıranlara Allahtan rahmet dilerim. Recep Öğretmenim gibi hayatta olan mezunlarına da sağlıklı uzun ömürler dilerim. Kapatanların ise sonsuza dek hayırla yad edilmemelerini dilerim.