Değerli Okurlarım,

İllerimizden birisinin, 35 bin öğrencisi olan, başlangıcı 1924’lere dayanan bir üniversitesi varmış. Günümüzde, o üniversite, o ilin il merkezinin ekonomik yükünü çeken lokomotifi haline gelmiş.

Bu üniversitenin, merkez kampüsüne 10 km mesafede, içinde, dört fakültenin, iki yüksekokulun, 6 yüz yataklı hastanenin ve laboratuvar gibi birimlerinin olduğu büyük bir sağlık kampüsü varmış. Kampüste, 1500’e yakın akademik ve idari personel görev yapmakta, 6 bin kadar öğrenci eğitim-öğretim görmekte, hastanesinde de 600 hasta yatmakta imiş.

Halen de karlı, buzlu havalarda vasıtaların çıkamadığı kampüs, 25 yıl kadar önce 14 haneli bir orman köyünün; çakalların ve domuzların yaşam alanı olan bitişiğindeki orman arazisi üzerine kurulmuş.

 Köye kampüsün gelmesi ile, köyün bağlı olduğu belde (nahiye) ilçe, orman köyü de ilçe belediyesine bağlı mahalle olmuş. Olur olmaz da yap-satçıların ve rant düşkünlerinin hücumuna uğramış.

Daha önce, niyet edilmedikçe yolun düşmediği orman köyünün; alanı, satanı olmayan taşlık, kayalık, dağlık, tepelik arazileri altın değerinde olmuş. %35-40 gibi yer karşılıkları ile yap-satıcılara, rant düşkünlerine geçmiş.

Köyden kalma, ortasından geçen köy (eski İstanbul) yolundan, keçi yolu olan sokaklarından, köyün su ve elektrik şebekesinden başka hiçbir altyapısı olmayan eski köy (yeni mahalle), büyük bir hızla, zemin katları işyerleri, üstleri de 80-100 daireli, 10-15 katlı blok ve ayrık apartmanlarla dolmaya başlamış.

Mahalleye, 2400 öğrencinin kaldığı kız yurdunun ve bir de bir özel kolejin gelmesi ile, rant daha da artmış. 10-15 yıl içinde 14 haneli orman köyü; kanalizasyonları, temel kazıları ile ortaya çıkan mağaralara, su batarlara bağlanan, hiçbir altyapısı olmayan yeni bir mahalle oluşmuş.

 Günümüzde de, sözde yol olan yerler ve bulunan her boşluk arabalarla dolup taşınca, bu duruma, iyi havalarda, toz, toprak; yağışlı havalarda da, oluşan çamurlar, çukurlar, göletler de eklenince, zaten olmayan yollar, tekerleğin dönemediği, yayaların yürüyemediği yollar haline geliyormuş.

Su batarlara, mağara boşluklarına bırakılan kanalizasyonlar taşmaya, tıkanmaya, yollardan akmaya, kokuları etrafa yayılmaya başlayınca; orman köyü olduğu dönemden kalma, yol, su, elektrik altyapısı da tamamen yetersiz kalınca, altyapı işlerine başlamak, zorunlu hale gelmiş.

Zaten olmayan, yollarda, sokaklarda, biri bitmeden diğeri başlayan; birisi yapılırken diğerine zarar verilen, arızaları da hiç eksik olmayan yıllardır devam etmekte olan alt yapı kazıları başlamış. Uzun aralıklarla devam eden, hep yarım bırakılan bu kazılar ve kazı çukurları yaşanan sıkıntıları daha da artırmakta imiş.

 BURASI NERESİDİR?

Değerli Okurlarım;

Bu ilin Zonguldak, ilçenin Kozlu; mahallenin, önceleri Abaz Köyü olan Kozlu Esenköy Mahallesi; Üniversitenin Bülent Ecevit Üniversitesi; kampüsün de, Üniversitenin İbn-i Sina (Sağlık ) Kampüsü;2400 öğrenci yurdunun da Nesibe Hatun Kız Yurdu olduğunu mahalle  ve kampüs sakinleri ve buralara yolu düşenler  hemen anlamış olmalılar.

Mahallenin yaşanmakta olan bu sorunlarına, hemen bitişiğinde bulunan atıkları sellerle Ilıksu deresini ve plajını dolduran Öncü Taşocağından ve kırma eleme tesislerinden etrafa yayılan tak-tuk, gümleme sesleri ve üzücü doğa katliamı görüntüleri de eklenince, mahallenin daha da yaşanmaz hale geldiğini her mahalle sakini gibi ben de yaşayanlardanım.

Mahallemizin sakinleri, genelde kampüs öğrencilerinden, öğrenci yakınlarından, kampüste görev yapan akademik ve idari personelden, yap-satçılardan ve onların çalışanlarından oluşmaktadır. Mahalledeki birçok apartman ve site kampüs apartmanı, kampüs sitesi; işyerleri de kampüs kafeteryası; kebapçısı, köftecisi, eczanesi gibi adlar taşımaktadır. İçinde oturanlara bakıldığında, birçok apartmanın kampüs- üniversite lojmanı olduğunu sananlar da olmaktadır.

Kampüse bu kadar bağlı olduğu halde, iki dağın arasında kalan, yaprak kımıldamayan mahalleye Esenköy Mahallesi denilmesini, Kampüs Mahallesi denilmemesini anlamak da zordur!

Çoğu sağlık çalışanı olan mahalle sakinlerinin, yaşamakta oldukları eziyet niteliğindeki bu sıkıntılarını, başta belediyemiz olmak üzere ilgililere buldukları her ortamda ilettikleri bilinmektedir.

Belediyemizin bu iletilere “ Sorunlarınızı biliyoruz. Mahallenin ana yolunun, Öğrenci yurduna kadarki altyapısı tamamlanan 4-5 yüz metrelik bölümü betonla kaplanarak sorunsuz hale getirilmiştir... Kalan kısımların yoldaki altyapı işleri bitince beton kaplamaya devam edilecektir.” mealinde yanıtların alındığı da bilinmektedir.

Şüphesiz, sorun, sadece mahallenin ortasından geçen ana yol da değildir. Onun da mahalle olduktan sonra geçen 20 yılda 500 metresi tamamlanmışsa, kalan, 2-2,5 km’lik bölümünün ne kadar zamanda tamamlanacağını Allah bilir! Bu durumda, mahalle sakinlerinin daha uzun yıllar çizmeye ihtiyaç duyacakları; tamircilere çalışılacakları, kanalizasyon kokularından kurtulamayacakları anlaşılmaktadır.

Diğer yandan, sakinlerinin, neredeyse tamamına yakını, üniversite ile bir şekilde, ilgisi, bağı olan bir mahallenin sorunları ile ilgilenmelerinin, ilgililere iletmelerinin, o üniversitenin yöneticilerinin de görevi olduğuna inanıyoruz.

Bu arada, mahalle sakinlerimizden birçoğu, “Kim bilir, belki de kampüslerinin içerileri ile uğraşmaktan dışarılarına sıra gelmiyor, ya da etkili olunamıyor da olabilirler. Ancak günümüzde (kömür bittiğine göre), Zonguldak için, en önemli kurumun Üniversitesi; sorunlarla ilgilenmede ve ilgililere iletmede de, ildeki en etkin yöneticinin onun rektörü olması gerektiğine inanmaktayız.” mealinde sözlerle düşüncelerini ifade etmektedirler.

Değerli Okurlarım,

Bilindiği üzere üniversite 2 Ekim Pazartesi günü açılmıştır. Açılış öncesindeki cumartesi ve pazar günü, Nesibe Hatun Kız Yurdu’nun önündeki yol, yurdun dörtbir yanından, yurda gelen ,öğrencilerle ve onları arabaları ile getiren yakınları ile, onlara su, çay, simit vs satan servis arabaları ile dolup taşmış, trafik kilitlenmiştir.

Çocuklarını böyle bir yerdeki bir yurtta ve kampüste bırakan ana, babaların, geldikleri yerlere, memnun ve mutlu olarak döndüklerini düşünmek zordur. Üniversitelerinde uzun yıllar görev yapan emekli bir hoca olarak, zaman zaman, arabama almakta olduğum öğrencilerden, maalesef “ Zonguldak’tan ve üniversitesinde öğrenci olmaktan mutluyum” diyenlere rastlamıyorum. Bu hoşnutsuzluklarına, ülkelerini ekleyenler de ondan az olmamaktadır.

Yanıbaşlarında, aynı coğrafyada, yıllar önce Fransız şirketleri tarafından oluşturulan kılıç ve yayla mahallesi gibi örnekleri varken, Esenköy (Kampüs!) Mahallesi gibi ucube mahallelerin, kentlerin oluşmasında  görev ve sorumlulukları olanların rant uğruna yaptıklarının vatana ihanetin bir türü olarak değerlendirilmesinin uygun olacağına inanıyorum.

Bu arada, Yeni Valimiz Sayın Osman HACIBEKTAŞOĞLU Beyefendiye hoş geldiniz der, görevlerinde başarılar dilerim.

kampüs mahallesi3kampüs mahallesi2kampüs mahallesi1kampüs mahallesi