Aralık ayında geceli gündüzlü bir çalışma ile bu yılın bütçesini yapan Türkiye Büyük Millet Meclisi, şimdi de kanunları değiştirerek hukuk alanında yeni düzenlemeler yapıyor.


Bu düzenlemeler ilk defa yapılmıyor.


Avrupa Birliği&[#]8217;ne uyum sürecinde son yıllarda çok hukuki düzenleme yapıldı.


Yasalarımız bu şekilde hesapta Avrupa&[#]8217;ya uyduruldu.


50-60 hatta 80 senedir değişmeyen kanunlar günün şartlarına göre yenilendi.


Ama gelin görün ki cezalar bir türlü caydırıcı, suçu önleyici, vicdanları rahatlatıcı hale getirilemedi.


Aksine her fırsatta suçlu avantajlı oldu.


Aflar çıktı, envai çeşit indirimler yapıldı, son olarak tutukluluk süresini düzenleyen yeni yasa nedeniyle 10 yıl içinde cezası kesinleşmemiş çoğu müebbetlik ne kadar adam varsa çoğu salıverildi.


Vicdanlar bir kez daha yaralandı.


Hesapta yasalarımız Avrupa&[#]8217;ya uyduruldu ama elbise üzerimize oturmadı.


Avrupa&[#]8217;da cezası 10 yıl içinde kesinleşmediği için tahliye edilen cinayet, tecavüz, çete, gasp, soygun, rüşvet, irtikap, dolandırıcılık, terör zanlıları olduğunu duymadım.


Bunun sebebi Avrupa&[#]8217;da 10 yıl içinde kesinleşmeyen ceza bulunmamasıdır herhalde.


Orada altyapı var, sistem saat gibi işliyor.


Biz altyapıyı yapmadan üstyapıyı yapıyoruz.


Yasaları tepeden indiriyoruz, o da olmuyor, üzerimize uymuyor.


Sıkıntı oluyor, sancı yaşanıyor.


Hukuk sistemimizi Avrupa&[#]8217;ya uydurmak için o kadar çok düzenleme yapmamıza rağmen Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin Türkiye&[#]8217;ye kestiği cezalar artarak devam ediyor.


Türkiye&[#]8217;nin son yıllarda yediği tazminat cezalarının haddi hesabı yok.


Bu yoklukta milyonlarca Euro heba oluyor.


Bu para senin paran, benim param.


Memleketin hali ortada.


Bizim boşa harcayacak tek kuruşumuz olmamalı.


Avrupa&[#]8217;dan gelen cezaların sebebi hukuk ihlalleri.


Bu ihlallerin başında en çok adil yargılama konusu geliyor.


Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Türkiye&[#]8217;ye adil yargılamayı ihlalden çok ceza verdi ve halen de vermeye devam ediyor.


İşte basına yansıyan son kararlar:


2003&[#]8217;te kapatılan HADEP için Türkiye 26 bin 220 Euro para cezasına çarptırıldı.


Kararın gerekçesi örgütlenme özgürlüğünün ihlali, HADEP-PKK ilişkisinin açıklanamaması.


2002&[#]8217;de Hakkari&[#]8217;de askerliğini yaparken üstüyle tartışıp sonrasında mayına basarak intihar eden İbrahim Serkan Gündüz&[#]8217;ün yakınları tarafından açılan davada Türkiye 26 bin 503 Euro tazminata mahkum oldu.


Başıboş gezen köpeklerin saldırısı sonucu 2001&[#]8217;de yaşamını yitiren 9 yaşındaki Gazal Berü&[#]8217;nün ailesi tarafından açılan davada Türkiye&[#]8217;nin Berü ailesine 3 bin Euro tazminat ödemesine karar verildi.


Kürtçe yazdıkları mektupların ailelerine ulaştırılmamasından şikayetçi olan mahkumların açtığı davalar da Türkiye aleyhine sonuçlandı. Karar gereği Türkiye 2 bin Euro ödeyecek.


PKK üyesi olma suçlaması nedeniyle 16 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırılan Cahit Aydın&[#]8217;ın açtığı davada Türkiye&[#]8217;nin adil yargılamayla ilgili maddeyi ihlal ettiğine karar veren mahkeme, 8 bin 200 Euro cezaya hükmetti.


Türkiye biri Kıbrıs&[#]8217;la ilgili iki mülkiyet davasında da ayrıca tazminat ödeyecek.


Son kararlar bunlar. Böyle çok karar var.


Hükümetin yaptığı reformlara rağmen hukuk sistemimizi bir türlü tam anlamıyla Avrupa&[#]8217;ya uydurmak mümkün olmadı.


Anlaşılan bu alanda daha yapacak çok iş var.


Allah bütçemize güç kuvvet versin.



Memleketimden gazetecilik manzaraları (XXXXI)



Manzaralarda 40&[#]8217;ı çıktık, hayırlısıyla bugün 41&[#]8217; deyiz.


41 kere maşallah, Allah 50&[#]8217;yi de 100&[#]8217;ü de göstersin demek lazım.


Bazı okurlarımız aman devam et, meydanı boş bırakma, gazeteciliğe çok büyük iyilik yapıyorsun, bu meslek sana dua eder diyorlar.


Bırakmaya niyetimiz yok.


Bugünkü yazımıza bayatlardan başlayalım.


Bir gazetenin Milli Eğitim&[#]8217;e müdür atamaları başlığıyla 13 Ocak&[#]8217;ta verdiği haber, bizde 7 Ocak günü çıktı.


Arada tam bir hafta fark var.


Bu gazetenin Dr. Hürol Aksu öğrencileri bilgilendirdi diye verdiği haber de bir gazetede &[#]8220;okullarda verem konferansı&[#]8221; başlığıyla bir gün önce çıktı.


Dolayısıyla bunlar her zaman ki gibi yine geç kaldılar.


Konuşunca mangalda kül bırakmıyorlar ama iş haber yapmaya gelince bayat haber, tekrar haber yapıyorlar.


Sahibi kitap yazmakla meşgul bir gazete daha var ki bu gazeteyi de ne siz sorun ne biz söyleyelim.


Bizde ya da başkalarında çıkan birçok haberi iki üç gün sonra veriyorlar.


Gazetecilikte böyle bir şey yok.


Bu gazetenin sahibi önce gazetesini güncelleştirse sonra kitap yazsa daha iyi eder.


Kitaptan önce bir de kendisini resmi ilan mevzuatına uydurursa çok daha iyi olur.


Bu şahıs mutluluğun resmini işin kolayına kaçarak yapmayı çok seviyor.


Denetim yaklaşıyor. Her zaman ki gibi yine bir şey çıktığında devleti dolandırıyorlar, usulsüzlük var, soygun var, yangın var, ben yanıyorum diye bağırıp çağırırsa hiç şaşırmamak lazım.


Kitap işi kolay. Nasıl olsa yazarsın. Dediğim gibi sen önce kendini mevzuata uydur.


Kitap işlerinden bakım işlerine geçelim.


Sizin de dikkatinizi çekti mi bilmiyorum ama gazetecilere şu sıralar çok bakıyorlar.


Kahvaltılı, yemeli-içmeli basın toplantısı düzenlemek moda oldu.


Anlayacağınız bakım kuvvetli.


İlgi alaka bu sene oldukça fazla.


Belki bunda yaklaşan seçimlerin de etkisi vardır.


Biliyorsunuz gazeteciler seçim zamanı kıymete binerler.


Ne diyelim; Allah ziyade etsin.


Bu arada Milletvekilimiz Yalçınkaya&[#]8217;nın asgari ücretle ilgili başbakan Erdoğan&[#]8217;ın yanıtlaması istemiyle verdiği önerge asgari ücretle çalışan basın çalışanlarını da yakından ilgilendirdiği için daha bir dikkat çekiciydi.


10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü yazılarımda da belirttiğim gibi gazetecilerin çoğu (3&[#]8217;te 2&[#]8217;si) asgari ücrete talim ediyor.


Asgari ücret yoksulluk sınırının altında olduğu için bu kadar gazeteci yoksul sayılıyor.


Asgari ücretin altında 400-500 TL alanlar da var ve bu arkadaşların durumu daha da kötü.


Dolayısıyla gazeteciler de asgari ücretin bir an önce yoksulluk sınırının üzerine çıkarılmasını bekliyorlar.


Hatırlarsanız bu konuda Belediye Başkanımız Cemal Akın ile ilgili bir değerlendirmemiz olmuştu.


Başkanımız telefon açtı, sıkıntıları bildiğini, gazetecilerin ekonomik durumuyla ilgili bir şey söylemediğini ifade etti.


Biz de ihtimal vermemiştik zaten.


Konu yanlış anlaşılmadan kaynaklanmış.


Bu düzeltmeyi de yapmış olalım.


Hazır laf başkanımızdan açılmışken bazı gazetelerin haberlerinde kendisini halen daha eski bıyıklı fotoğrafı ile kullanmak gibi bir yanlışları var.


Başkan Akın, yeni yıl ile birlikte bıyıklarına veda etti.


Yani görüntüde değişiklik var.


Halen daha başkanımızın resmini arşivden kullanıp bıyıklı gösteren mevkutelerimizin fotoğrafı güncelleştirmeleri gerekiyor.


Bugünlük bu kadar.


Manzaraların 42. görüşmek üzere hatasız ve düzgün, ya da az hatalı ve büyük ölçüde düzgün olacak şekilde iyi yayınlar dilerim.