Değerli okurlarım; yapma, kurma, üretme, imal etme gibi fiiller için üç tür girdi gerekir. Bunlardan ilki, o fiil için gerekli olan malzemeler-materyaller; ikincisi, fiilde kullanılacak alet, araç gibi vasıtalar; üçüncüsü de, bu malzeme ve vasıtaları kullanacak olan insan gücüdür.

Örneğin ekmek yapmak için; un, su, tuz, maya gibi malzemeler; fırın, hamur makinası gibi vasıtalar ve de bu malzemeleri ve vasıtaları kullanacak olan hamurcu, pişirici gibi insan gücü gerekir

Eğer ekmek, bir fırıncıya yaptırılacaksa, önce yaptıracağımız ekmeğin niteliklerini; sonra da, o nitelikte bir ekmek için gerekli olan girdilerin niteliklerini belirlemekle işe başlamalıyız.
Ayrıca da, işin sonunda fırıncı ile hır çıkmaması; çıkarsa nasıl çözüleceğini göstermek için üretim sürecinde ve sonunda yapılacak nitelik kontrollerinin ve gerektiğinde uygulanacak yaptırımların da yine önceden belirlenmesi gerekir.
Eğer ekmeği kendimiz yapıp, kendimiz yiyeceksek, bu belirlemeler ve belirlenen hususların gerçekleştirilmesinde olabilecek ufak-tefek hatalar, fazla önemli olmayabilir. Ancak, eğer ekmek, bir anlaşma ile bir başkasına ürettirilecekse, üretilen ekmekte olabilecek hatalar; yapılacak kontroller ve uygulanacak yaptırımlar büyük önem arz eder.
[*] [*] [*] [*]
Bilindiği üzere, günümüzde (Kuzey Kore gibi bir-iki ülke hariç), tüm demokratik ülkelerde, özel sektörün hakim olduğu serbest piyasa ekonomisi uygulanıyor. Serbest piyasa ekonomilerinde (bazı özel durumlar hariç), her türlü, yapım, imalat ve hizmet üretimlerinde devlet, yapan değil, yaptıran; yaptırırken de, denetleyen ya da denetlettiren konumunda oluyor.

Devletin yaptıran ve denetleyen konumunda olması durumunda, yaptırılacak iş ile ilgili, yukarıda belirtilen amaç ve nitelik belirlemelerin eksiksiz olarak yapılması ve uygulanması büyük önem arz eder.

Günümüzde, bu belirlemelerin idari ve yasal düzenlemelerle yapıldığı biliniyor. İdari olanlar, yönetmelik, şartname, tamim, standartlar gibi düzenlemelerdir. Yasal olanlar ise, ilgili kanunlardır.
[*] [*] [*] [*]
Değerli okurlarım; bilindiği üzere, devletin yaptırdığı iş bir karayolu yapım işi olsa; bu yapılacak yol ile ilgili yapılması gereken tüm iş ve işlemler; iş ile ilgili girdiler; işin projesi, teknik ve idari şartnamelerle, standartlarla belirlenmesi gerekir.
Ancak bu belirlemeler yapılmış ve girdiler işe tahsis edilmiş olsa bile; işin amacına ve projesine uygun olarak gerçekleştirilmesi, yine de mümkün olmayabilir.

Zira işin projesi ve ilgili düzenlemelerle tanımı ve tarifi yapılan işlerin, gerçekleştirilme sürecinin ve projeye tahsis edilen kaynakların yönetilmesi de gerekir. Bunu sağlamaktan sorumlu kişiye de &[#]8220;yönetici&[#]8221; (buradaki işimizde, şantiye şefi ya da proje yöneticisi) denir.

Proje yöneticisi tarafından gerçekleştirilen her türlü iş ve işlemin, işe tahsis edilen girdilerin, işi yaptıran (idare) tarafından denetlenmesi ya da denetlettirilmesi de zorunludur.
Devletin, yükleniciler eli ile yaptırdığı her türlü, yapım, imalat işerinde ve hizmet alımlarında çok önemli olan bu işlevi sağlayan kişiye &[#]8220;kontrol sorumlusu&[#]8221; denir. Burada, kontrol sorumlusunun ve ekibinin görevi, belirlediği hataları ve eksiklikleri gidermek değil, işin sahibine ya da temsilcisine iletmektir.
Devletin yükleniciler eliyle yaptırdığı işlerin gerçekleştirilme aşamalarında, zurnaya &[#]8220;zırt&[#]8221; dedirtilen delik de, bu kontrol noktası civarında olur!
Yukarıdaki yol yapım işinde, gerek projelendirmede, gerekse yapım ve denetim aşamalarında, bilerek (kötü niyetle) ya da farkında olunmadan, istenmeden yapılan hatalar ve yanlışlıklar, hemen ya da aylar, yıllar sonra, yolda göçük, çatlama, yıkılma, göllenme, kasis, görüş güçlüğü, sürekli buzlanma gibi sonuçlarla karşımıza çıkacağına kuşku yoktur. O nedenle, devletin ürettiği hizmetlerde ortaya çıkan her hatalı ve defolu bir durumun gerisinde, mutlaka böyle bir hata ve yanlışın yattığı bilinmelidir.
Uygar ve her alanda iyi yönetimlerin olduğu ülkelerde, devletin yaptığı ve yaptırdığı hizmetlerde bu tür defolu durumlara çok az olurken, yönetimlerin iyi işlemediği ülkelerde oldukça fazla rastlanılır.
[*] [*] [*] [*]
Yine, her alanda gelişmiş, demokratik ülkelerde, bu hataları, özellikle, bilerek yapanlar hakkında, ilgili idari ve yasal düzenlemeler çerçevesinde gerekli müeyyideler eksiksiz uygulanır. Ya da hizmeti alanlardan (halktan) gelen tepkilerle uygulanma ortamlarının sağlandığı görülür.
Bu arada, kontrol ve denetimlerin, sadece devletin yaptığı ya da yaptırdığı mal ve hizmet alımlarında ve sunumlarında önemli olmadığı da bilinen bir gerçektir.
Halka satılmak üzere üretilen tüm mal ve hizmetlerin de devlet tarafından kontrol edilmesi daha da önem taşır. Zira kapitalist sistemlerde üretilen her türlü mal ve hizmetin üretiminde asıl amaç, üretilen mal ve hizmeti satıp para kazanmaktır. Yapılan iş para kazanmak için bir araçtır.
Özellikle tüketicilerin iyi organize olamadığı, bireysel hak aramaların zor olduğu ülkelerde, bireylerin mal ve hizmet sunanlara karşı korunması zorunludur. Bunu sağlamanın en etkin vasıtalarından birisi ise, devlet tarafından yapılacak ya da yaptırılacak kontrol ve denetimlerdir.
[*] [*] [*] [*]
KONU İLE İLGİLİ GEÇMİŞTEN BİR VAKIA NAKLİ&[#]8230;

Değerli okurlarım, Bülent Ecevit Üniversitesi&[#]8217;nin (BEÜ), Mühendislik Akademisi ve Fakültesi olduğu dönemlerde, öğrencilere ve personele yemek hizmetleri idare personeli tarafından yürütülürdü. İdare tarafından sunulan bu hizmetlere, öğrencilerden yoğun şikayetler gelirdi.

Bu nedenle de (bu satırların yazarı da dahil!), pek çok öğretim elemanı, bu hizmetin müstecir eliyle verilmesini istese de durum değişmezdi.

Bir gün, bir bölüm öğrenci ile birlikte olduğumuz bir ortamda, bir öğrenci, &[#]8220;Hocam, iki-üç günde bir kapuska çıkıyor. Kimse yemiyor. Tabaklarda kalıyor&[#]8221; gibi sözlerle şikayetini dile getirmişti. Ben de kendisine, &[#]8220;Sevgili öğrencim, kapuska milli yemeklerimizdendir. Niçin hor görüyorsun? İyi bir aşçı yaparsa; kelemin (lahananın) körpe yerlerinden, bolca, etli-kıymalı, kararında pirinç ilaveli, az acılı, bol salçalı olursa, herhalde, tadına doyum olmaz!&[#]8221; gibi sözlerle tepkimi dile getirmiştim.

Bunun üzerine, öğrencim de, &[#]8220;Hocam, öyle kapuska olsun da yiyelim. Yemeklerde et-kıyma aramakla bulunabiliyor!&[#]8221; gibi sözlerle tepkime yanıt vermişti.
Zaman içinde, şikayetler artınca ve her alanda özelleştirmeler yaygınlaşınca, bizim yemek servisi de özelleştirilmiş ve müstecire verilmişti. Ancak yemeklerin iyileşmesi bir yana, daha da kötüleşiyor; öğrencilerden gelen şikayetler daha da artıyordu. (Kapuska yemekleri etsiz-kıymasız olma yanında, içinden, kelemlerin odunlaşmış gövde kısımları da çıkmaya başlamıştı!)
İşi az-çok bilen münafıklar, bu durumun nedenleri olarak; denetimin, daha önce yemeği çıkaran idare personeli tarafından yapıldığını; onların da, görev yaparken, &[#]8220;bal tutan parmağını yalar!&[#]8221; atasözü uyarınca, aldıkları, kullandıkları yağa, bala, ete, kıymaya, parmaklarıyla birlikte, elleri, kollar da (bazıları yarı beline kadar!) değdiği için, oralarını da yaladıklarından, yeni uygulamada gıdasız kalmaları nedeniyle, &[#]8220;Bakın, müstecire verildi, daha kötü oldu, yürümüyor&[#]8221; dedirtmek için kontrolü iyi yapmadıkları; bu arada, müstecirin de işi alabilmek için düşük teklif verdiği gibi hususları sayıyorlardı.
Kapuskanın etsiz-kıymasız çıkmasında dahli olan yetkililerden birisinin, bir gün, bu tür alımların yapıldığı işyerinde, teftişe gelen komutan gibi karşılandığını görünce, yalamanın parmak boyutunda olmadığına ben de kanat getirmiştim!
&[#]8220;Burası Türkiye... Her şey olabilir&[#]8221; diyenleri doğrularcasına, kapuskayı etsiz-kıymasız çıkaranların, daha sonra, sandıktan da çıkıp, kenti yönettikleri bile olmuştu! (Bir gün, plaketlerle birlikte adları da bir yerlere verilirse şaşırmayınız!)
Öğrencilere çıkarılan kapuska yemeğinin, yemek çıkarma işi müstecire verilince, daha da bozulması, özelleştirme öncesi dönemi aratması; kontrol ve denetimlerin olmadığı durumlarda, özelleştirmelerin, halka sunulan hizmetleri daha da kötüleştiğinin iyi bir örneği olmuştu.
Sevgili öğrencilerimize; ucuz, bol etli-kıymalı, kaliteli yemekler dilerim.
[*] [*] [*] [*]
BİR DİLEK, TEMENNİ&[#]8230;

Sayın Başkanım, Sevgili Öğretmenim;

Durakta, park halindeki araçlara çarparak, kusurun büyük bölümü kendisinde olan bir trafik kazası yaptıktan hemen sonra, daha hurda haline gelmiş araçlar kaldırılmadan, henüz ortalık yatışmadan, araç sahiplerine &[#]8220;geçmiş olsun&[#]8221; ziyaretine gitmek, bir politikacının yapacağı iş olmasa gerek.
Siyaseti bilen başkanların, altını-üstünü yapamadığı, yağışlarda göl haline gelen, delik-deşik, toz-toprak içindeki caddelere-sokaklara çıktığı, günlük-güneşlik zamanlarda bile görülmez.
Bu satırların yazarı da, sizin iyi bir insan, iyi niyetli bir yönetici olduğunuzu bilenlerdendir. Ancak, herhalde, Zonguldak gibi her şeyi yapmanın zor olduğu bir yerde başkanlık yapmak için bu nitelikler yeterli olamıyor. Anlaşılan, &[#]8220;Zonguldak&[#]8217;a Başkan olmak&[#]8221; size uygun bir iş değil.

İçten iyi dileklerimle...