Çıraklık Eğitim Merkezi'nin sahipsiz çocuklarını yazdık.

Bir de güzel insanlar var.

Alıyor öğrenciyi...

Önce eğitiyor...

Sonra öğretiyor...

Gücüne göre...

Öğrettiği kadarını istiyor.

Yetiştiriyor.

Zanaatkar yetiştiriyor.

Ezmeden...

Üzmeden...

Emek veriyorlar.

Sabah birlikte mesaiye başlıyorlar.

Molayı beraber veriyorlar.

Çayı birlikte içiyorlar.

Yemek yerken öğrenciyi kendinden ayırmıyor.

Devlet ne demiş?

- Asgari ücretin üçte biri...

Onlar daha fazlasını yatırıyorlar.

- Emek...

- Öğrenci...

- Hak...

- Teşvik...

- Onore etmek...

- İhtiyaç görmek.

İnsanlar güzel olunca...

Olaya da güzel tarafından bakıyorlar.

İmkanlarını zorluyorlar.

Çıraktır.

İhtiyaç sahibidir.

Biliyorlar, ona göre davranıyorlar.

İhtiyacı...

Hiçbir zaman mahkumiyet olarak görmüyorlar.

İşte bunlar gerçekten adil insanlar.

Mesleğinin geleceğini düşünen ustalar.

Geleceği düşünüp emek veriyorlar.

Velhasılı...

Öğrencinin hakkını bi tamam veriyorlar.

Fazlasıyla veriyorlar.

Mesaiye başlama...

Çay molası...

Yemek...

İş olursa fazla mesai...

Hafta tatili...

Parası da ona göre...

Hak yemiyorlar.

Böyle insanlar da var.

Ya da...

Gerçek insanlar var.

Böyle bitirelim.

Diğerleri kendine başka bir isim bulsunlar.

Biz insanlığımızdan utanacağımıza...

Onlar yedikleri hak bir yana...

Yaptıklarından...

Kişiliklerinden...

Büründükleri posttan utansınlar.

Yiğidin hakkını yiğide teslim edelim.

Keramet...

Bektaşi'yi denemek ister.

Yaklaşır yanına...

Sorar.

- Baba Erenler!

Sizin için "kerametli" diyorlar.

Bir keramet gösterir misin?

- Ne yapayım?

- Şu ağacı ayağına getir.

Biz de görelim.

Baba Erenler durumun farkındadır.

Alay konusu edilecek.

Fırsat ayağına gelmiş.

Değerlendirmek ister.

Düşünür.

Çözüm bulur.

Başlar uygulamaya...

Ağacı çağırır.

- Ağaç gel.

Ağaçta bir hareket yok.

Yeniden çağırır.

- Ağaç buraya gel.

Bekler.

Bakar.

Yine bir kıpırdanma yok.

Ağaç olduğu yerde duruyor.

Son bir kez daha dener.

Ağaca yeniden seslenir.

- Ağaç yanıma gelir misin?

Bakarlar.

Beklerler.

Ağaç yine duymaz.

Kıpırdamaz.

Bektaşi olduğu yerden kalkar.

Ağacın yanına gider.

Ve ibretlik dersini verir.

- Keramet, alçak gönüllülüktür.

O bize gelmezse...

Biz ona gideriz.

[*] [*] [*] [*]

Sahi...

Kerameti kendinden...

Zamane şeyhlerine bir bakalım.

Alçak gönüllülük var mı?

Bakın.

Ona göre karar verin.

Tabii bir arayış içindeyseniz...