Motor...

Arama motoru...

O çıktı.

Rahat ettik.

Önceden masalarımızın üzerinde Türk Dil Kurumu sözlüğü...

İmla kılavuzu...

Biraz da kitap bulunurdu.

Odalarımızda dolaplar vardı.

Mini kütüphane...

Meslek ile ilgili.

Veya takip ettiğimiz yazarlar.

Boş zamanlarımız...

Öyle bir zamanımız yoktu.

Okurduk.

Böylece...

- Boş zamanlarınızda ne yapıyorsunuz?

Sorusunun karşılığı.

Bizde farklıydı...

- Boş zamanımız yok.

- Hiç mi yok?

- Yok.

- Olur mu öyle şey?

- Olur...

Esasında soruyu anlıyoruz.

Anlamazdan geliyoruz.

İşin özü şu...

Vakti planlı kullanıyoruz.

Kafamızda zaman disiplini...

Neden boş zamanımız olsun ki?

Dünyada yapacak o kadar çok şey varken...

Çalışırız.

Dinleniriz.

Kitap okuruz.

Müzik dinleriz.

Sinemaya gideriz.

Pikniğe gideriz.

Birçok şey yaparız.

Bir tek "boş" durmayız.

Dokunun...

Biri dokunsa.

"Tok" ses veririz.

Kendi çapımızda.

[*] [*] [*] [*]

Artık kitap işi rafa kalktı.

Kitap okumuyoruz.

İnternetten bölüm okuyoruz.

Hikaye...

Kıssa...

Özlü söz...

Değişik türden yazılar...

Tarih...

Coğrafya...

Matematik...

Sosyal bilgiler...

Tüm dersler.

Sosyal medyada var.

Parça parça...

Öğrenmek isteyene...

Okumak isteyene...

Materyal çok.

[*][*][*]

Kütüphane elimizin altında.

Arama motorunu açıyoruz.

Soruyoruz.

Cevaplıyor.

Değişik veya yanlış...

Cevaplar da var.

Bir zahmet onu da araştıralım.

[*] [*] [*] [*]

Yazdık...

TDK geldi.

İdareci?

Bir... Yönetici.

İki... İdare eden, hoşgörülü...

Üç... Becerikli, tutumlu.

Bizimkileri gözümün önüne getirdim.

Tüm özellikleri taşıyorlar.

Ancak kendi namı hesaplarına...

İkinci kelimeyi yazdık.

Yönetici?

Bir... Yönetme gücünü elinde bulunduran kişi, yöneten kişi, idareci, menajer.

TDK'nın "yönetici" kelimesini açıklarken "menajer"i kullanmasını pek anlamadım.

Bu ayrı konu...

İki... Spor dalında takımların hazırlanması, oyuncunun bakımı, çalışma yerinin sağlanması, yapılacak karşılaşmaların planlanması vb. işlerle ilgilenen kimse...

Sıfatı taşıyanları tekrardan gözümüzün önüne getirdik.

Tarifler uyuyor.

Tek fark var.

Millet namına değil.

[*] [*] [*] [*]

Başucu kitabıma baktım.

Hz. Ali uyarıyor.

Devlet malı, millet malı...

Yöneticilere ait değil.

Hatta makamlar bile millete ait.

Alış-veriş...

Almak ve vermek...

Çalma-çırpma işin içine girerse...

Bu sadece "alış" olur.

İdareci...

Yönetici...

Devlet malını adaletle kullanmalı.

Herkese adil davranmalı.

Kendisi sadece maaşıyla yetinmelidir.

İdarecinin yeri burasıdır.

Hz. Ali böyle diyor.

Gideceği yeri de bu tavrı belirler...

Kalın sağlıcakla...