Bilinen bir zaman...

Bilinen bir yerde...

Akşam karanlığı...

Hava biraz soğuk...

Yemekler yenmiş...

Çaylar içilmiş...

Açık havaya çıkılmış...

Ufak bir meydan ateşi...

Etrafında birkaç kişi...

Tellemişler sigaraları...

Bir muhabbet...

İki şaka...

Sohbet...

Derken...

Bilinen...

Saygı duyulan bir zat gelir.

- Selamünaleyküm...

- Aleykümselam...

- Nasılsınız gençlik?

- Çok şükür...

Siz nasılsınız?

- Moralim bozuk.

- Hayırdır...

- Size üzülüyorum.

- Niye ki?

- Sizin çocuklarınız başkalarına "baba" diyecek.

Ortalık buz keser.

Gençleri sus pus...

Bakar ki...

Cevap gelmeyecek.

Devam eder...

- Hepiniz erken yaşta öleceksiniz.

Boşta kalan eşiniz...

Yetim kalan bebeğiniz...

Başkalarının elinde büyür.

Onlara "baba" der...

Öyle olmasa bile...

Size "baba" diyemez...

[*] [*] [*] [*]

Bizim çocuklar büyüdü...

Çok şükür...

Hatta hepsi baba olacak yaşta...

Kundakta-beşikte bebeği olanlar düşünsün.

Sigarayı bırakın.

Ateşle oynamayın.

Yanarsınız...

Yakınlarınızı da yakarsınız.

Çocuklarınızı öksüz bırakırsınız.

Köpeğin haysiyeti...

Dedemin zağarları vardı.

Daha doğrusu...

Bizim köyde her evin birkaç köpeği vardı.

Akıllıydılar...

Sadıktılar...

Ev sahibi görev vermezse...

İşgüzarlık yapmazlardı.

Bölgeleri vardı.

Örnek...

Tavuk kümesinin etrafına tilki yaklaşamaz.

Hatta...

Evin yakınlarına uzaktan bakamaz.

Eğer fark ederlerse...

Anasından doğduğuna pişman ederler.

Onlar varken, sürüye kurt dalamaz.

Söz dinlerler.

Terbiyeliler.

[*] [*] [*] [*]

Av zamanı...

Çıkarlar ormana...

Birkaç kez havlarlar.

- Biz geliyoruz.

Şeklinde uyarı...

Sonra başlarlar aranmaya...

Kokusundan...

İzinden...

Bulurlar yabanı...

Düşerler peşine...

Yakalarlar...

Sonrası...

Gücü, gücü yetene...

[*] [*] [*] [*]

Velhasılı...

Bizim köpeklerin bile onuru var.

Tuzak kurmazlar.

Arkadan saldırmazlar.

"Kalleşlik" nedir bilmezler?

Çakal sürüsüne ithaf olunur...