10 Aralık 2024 tarihinde Pusula’da, “Bu binada hangi belediye başkanının dairesi var?” başlıklı bir haber yayınlanmıştı.
Haber şöyleydi:
”Zonguldak Merkez Mithatpaşa Mahallesi Sağlık Sokak’ta yıllardır yapımı süren 12 katlı binada bir belediye başkanının dairesinin olduğu ortaya çıktı. 
Yıllardır süren inşaatın 3'üncü katındaki 112 numaralı dairenin sahibi, eski bir Zonguldak Belediye Başkanı... Belediye başkanının 1+1 daireye neden ihtiyaç duyduğu merak ediliyor. 
Aynı belediye başkanının, Kadırga Yokuşu’nda, döneminde tamamlanan bir apartmanda da dairesi olduğu öğrenildi.”
İşte bu 12 katlı binanın altındaki otopark, Zonguldak Belediye Başkanı Tahsin Erdem tarafından "ruhsatsız" olduğu gerekçesiyle kapatıldı!
Otoparkı işleten Muhammet K., binanın çatısına çıkıp intihar girişiminde bulundu!
Peki, bu otoparkı ruhsatsız olarak çalıştırtan belediye başkanı kimdi?
O binadan 1+1 daireyi hangi belediye başkanı aldı?
Başkan, o daireyi nasıl aldı?
Neden 1+1 daire aldı?
Biz, haberi yaptık, neden çıkıp kamuoyuna bir açıklama yapmadı?
Söylenecek çok şey var...
Hepsini söyleyeceğiz.
Yavaş yavaş...
Zamanında yediğiniz hurmaların bir yerlerini tırmalaması için yavaş yavaş yazacağız.

Zonguldak’ta başka adam yok mu?

Kaymakamlık yaptığı dönemde nöbete giden askerin eşiyle alem yaparken fotoğrafları yayınlanan yöneticiyi, "kolluk güçlerinden sorumlu" kılmak ne kadar doğru?
Biz, gazeteciyiz...
Devlet yöneticisi değiliz.
Aklımıza takıldı, soruyoruz...
Zonguldak’ta başka adam yok mu?
Bu kişinin geçmişi bilinmiyor mu?
Bu şehirdeki istihbarat birimlerinin, böyle kritik bir bilgiden mahrum olması düşünülebilir mi?
Bizde olan bilginin, istihbaratta olmaması mantığa uygun mu?
Bizim gazeteciliğimizi sorgulayan kişilerin, idareciliğini sorgulamak bizim en tabi hakkımız değil mi?
Araştırmaya, soruşturmaya devam edeceğiz.

İçinden geçeceğiz!

Müdür bey, bizim Derya’yı çağırmış!
“Pusula seni mi yazıyor?” diye sormuş!
Derya’nın iki gözü iki çeşme!
Derya, en büyük silahını kullanmış ve içinden çelik geçen ilçeyi, gözyaşlarıyla içinden çay geçen ilçeye çevirmeyi başarmış!
“Müdür bey, ben eşimden ayrıldım! 'Altınlarımı almasın' diye onları satıp villa aldım” demiş!
Müdür, parayı bilen adam!
Öyle olmasa, müdür yapmazlar!
“Derya, sende o kadar altın var mıydı? Vallahi altın yumurtlayan tavuk gibisin” demiş!
“Para ile imanın kimde olduğu bilinmez” diye boşuna dememişler!
Ama bu Derya, iki dilli!
İçinden çay geçen ilçedeki altın gününde kadınlara bu olayı, müdüre anlattığı gibi anlatmamış!
Kocasından anlaşmalı boşandığını, malları kaçırdığını anlatmış!
Tuğba’ya benzemek için yaptırdığı estetik operasyonları da böyle anlatıyordu!
Kocasının Tuğba’ya aldığı hediyeleri hesap hareketinden yakaladığı günden bu yana aslında Derya, artık eski Derya değil!
İlçenin içinden çay geçiyor!
Biz de bunların içinden geçiyoruz...
Geçmeye devam edeceğiz.

Çelik Devlet Hastanesi...

Devrek Devlet Hastanesi Başhekimi Dr. Avni Çelik’in üstenci bakış açısı ve üslubu, beni irite ediyor!
Sanki Avni Çelik olmasaydı; Devrek, doktorsuz-hastanesiz kalacaktı!
Ve bütün Devrekliler ölecekti!
Sayesinde bütün hastalar sevk edildiği için Devrek’te çok az kişi ölüyor!
Genelde Çaycuma’da, Zonguldak’ta, Ereğli’de ölüyorlar!
Başhekim Dr. Avni Çelik’in eşi Nergiz Çelik olmasa, Devrek’te "AK Parti" diye bir parti olmayacak!
Nergiz Hanım, "İlçe Kadın Kolları Başkanı" olarak öyle bir çalışıyor ki!
Çalışmayı bir durdursa, AK Parti, ülke çapında yüzde 10 barajını aşamayacak?
Bu nasıl bir kibirdir?
Bu nasıl bir üstenci bakış açısıdır?
Bu partinin kurucusu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bile kendisini, Avni Çelik ve eşi Nergiz Çelik kadar önemsemiyordur!
Bizim Zonguldak’taki "Başhekim" de böyle!
“Ben, ben, ben...”
Bir gün dedim ki:
“Hasan Abi, senden önce bu hastanede kaç başhekim görev yaptı? Senden sonra kim bilir kaç başhekim görev yapacak? Kendini bu kadar önemseme...”
Bizden önce ne gazeteciler vardı...
Bizden sonra kim bilir nasıl gazeteciler olacak?
O kadar da şey etmeyin!
Böyle kibirlenip-böbürlenip, sonra karı-koca siyasetçilerin kapısına dayanıyorsunuz!
Ben, size buradan söyleyeyim...
Artık istenmiyorsunuz.
Kabul edin bu gerçeği...
Biz "Çelik Devlet Hastanesi" değil!
"Devrek Devlet Hastanesi" istiyoruz.

Eşek-Semer...

İlçelerimizden birinde çok büyük kumar dönüyor!
Bir galericinin, kumarda 2 milyon lira kaybettiği konuşuluyor!
Bir başka tüccarın, 1 milyon lira kaybettiği konuşuluyor!
Bir başkasının 500 bin lira!
Restoranda kumar işi mi olur?
Oluyor işte!
Öyle bir sistem kurulmuş ki!
Her şey organize!
Kolluk gücü gelirse, restoran!
Gelmezse, kumarhane!
Kameralar, şahane!
Vakit biraz ilerleyince, meyhane!
Mekanın müdavimleri, ilçenin çok önemli isimleri!
Hatırlı kişiler!
O yüzden bu kadar yazabiliyoruz...
Eşeği dövemiyoruz, semerini dövüyoruz!

Kıssadan Hisse: Çelişki...

Eflatun'a iki soru sormuşlar...
Birincisi:
"İnsanoğlunun sizi en çok şaşırtan davranışları nedir?"
Eflatun, şöyle cevap vermiş:
"Çocukluktan sıkılırlar ve büyümek için acele ederler. Ne var ki, çocukluklarını özlerler. Para kazanmak için sağlıklarını yitirirler. Ama sağlıklarını geri almak için de para öderler. Yarından endişe ederken, bugünü unuturlar. Dolayısıyla ne bu günü, ne de yarını yaşarlar. Hiç ölmeyecek gibi yaşarlar. Ancak hiç yaşamamış gibi ölürler..."
Sıra gelmiş ikinci soruya...
"Peki, sen ne teklif ediyorsun?"
Bilge, yine sıralamış:
"Kimseye kendinizi sevdirmeye kalkmayın. Yapılması gereken tek şey, sadece kendinizi sevilmeye bırakmaktır. Önemli olan; hayatta 'en çok şeye sahip olmak' değil, 'en az şeye ihtiyaç duymak' olacaktır."