Bir Zonguldaklının cennete bile gitse özleyeceği tek yer, "Zonguldak"tır.
Çünkü Zonguldak insanı "endemik bitki" gibidir.
Endemik, Latince “endemos” kelimesinden dilimize geçen ve “yerli” anlamına gelen bir kelimedir.
Endemik, bulunduğu bölgenin ekolojik şartları sebebiyle yalnızca belirli bölgede yaşayan ve yetişen, dünyanın başka yerinde yaşama ve yetişme ihtimali olmayan, yöreye özgü bitki türlerine verilen isimdir.
Bu tarif, bitkiler için değil de Zonguldak insanı için kullanılmış gibidir.
İki günlük ayrılığın ardından Zonguldak’a döndüm.
Altımdaki otomobilin, Dorukhan’dan aşağıya inerken nasıl acele ettiğini hissedebiliyorum. Benimle birlikte otomobilin de heyecanlandığını düşünüyorum.
Oysa Dorukhan’ı çıkarken, “Ulan, bir nefes alayım” diyorum.
Ama Dorukhan’ı geçince, aynı nefesi alamadığımı hissediyorum.
Zaten Bakacakkadı’ya geldiğimde, vücut kimyam değişiyor.
Şivem değişiyor.
Ve değişim, Dorukhan’a kadar devam ediyor.
Dönüşte de öyle...
Dorukhan’dan inerken, şive gene değişiya...
Hele o Esürük rampasından eneken, tam bir Devrekli oluyor.
Köy ekmeği gibi sıcak...
Kiren eğşisi gibi kırmızı...
Ağda gibi tatlı oluyom.
Pulluk ile sürlen toprak gibi parçalanıyor yüreğim...
Kesek kesek oluyor düşüncelerim...
Çocukluğum geliyor aklıma...
Hüsnü Bey değirmeninin orada sıcak havalarda serin dereye atladığımız günler...
Buğday biçtiğimiz, misir topladığımız tarlalar...
Düven ile harman dövdüğümüz ağustos ayları...
Dübekte dövülen bulgurlar...
Soyulan ve tavana kuruması için asılan misir somakları...
Kızları görmek için gittiğimiz çeşme başları...
Ağaçtan tekerlekli tahta arabalarla yaptığımız yarışlar...
İnerken biz biterdik.
Çıkarken bize binerdi tahta arabalar...
Tarlanın kenarında yakılan ateşte pişen misirin tadını bulamadım bir daha...
Çocukluğumuzla birlikte kaybettik saflığımızı...
Az şeyimiz vardı ama çok mutluymuşuz.
Şimdi çok şeyimiz var, az mutluyuz.
Bizi mutlu eden şey, çocukluğumuzda en mutlu olduğumuz anlarda kaybettiğimiz ayak izlerini yeniden bulmak.
Tahta arabayı devirdiğim yerden bugün başka bir araba ile geçmek...
Kötü anıları ezip geçmek...
Ayak izlerimde büyüyen çiçeklerin kokusunu içime çekmek...
Biz Zonguldaklının ayak izinde büyüyen endemik bir çiçeğiz.
Başka bir yerde açamayız.
O nedenle bizi kopartmak isteyenlere, ezmek isteyenlere sert tepki veririz.
Yeni yılın ilk yazısı "Zonguldak" oldu.
Grizu patlasa, göçük olsa, kıyamet kopsa, sırat köprüsüne kadar son sözümüz Zonguldak...

Başlıyoruz...

Bu kadar uzun bir giriş yaptık.
Çünkü bu kenti, bu kentin insanını özledik.
Bu kentin insanına hizmet etmeyenleri yeniden gözden geçirdik!
Bal tutup parmağını yalayan bürokratları düşündük!
Kaymakamken, göreve giden asker eşiyle oturak alemi yapanları düşündük!
Sayemizde yurt dışına kaçmak zorunda kalan nitelikli dolandırıcıları!
Tek dertleri Pusula ve Ali Rıza Tığ olan niteliksiz dolandırıcıları!
Erkeklerin cinsel zevklerine para karşılığı hizmet eden ve bu işi meslek edinen bazı kadınları ve o kadınların çok namuslu çocuklarını!
Zonguldak’ta "Zonguldak", Ankara’da "Trabzon-Rize" siyaseti yapanları!
Daha çok işimiz var...
İçinden çay geçen ilçeden kayıp, içinden poklu dere geçen ilçeye düşenleri!
Belediyeyi soyanları, içine bade koyanları!
Hırsızlık parasıyla edindiği malları anasının üzerine yapanları!
Karısını dümenden boşayanları!
600 bin liralık çeki, 4 milyona çıkartanları!
Pazarın orada uyuşturucu satanları!
Eş değiştirme partisi yapan belediye çalışanlarını!
Yanında çalışan personele taciz mesajı atanları!
Babası belediye başkanı oluncaya kadar nüfus kağıtları annesinde duran sonradan görme çocukları!