"Artık demir almak günü gelmişse zamandan,
Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan.
Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol;
Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol.
Rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli,
Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli.
Biçare gönüller. Ne giden son gemidir bu.
Hicranlı hayatın ne de son matemidir bu.
Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler;
Bilmez ki, giden sevgililer dönmeyecekler.
Bir çok gidenin her biri memnun ki yerinden.
Bir çok seneler geçti; dönen yok seferinden"
[*] [*] [*]
Şair böyle dedi "Sessiz gemi"de.
Günlerden Cumartesi.
Akşam misafir geldi.
Oturduk.
Muhabbet ettik.
Cumartesi´yi birlikte devirdik.
Pazara geçti takvim.
Saat 02.00 civarı telefon çaldı.
Korktum.
Zaten 22.00´den sonra gelen telefonlardan hep korkarım.
Ve korktuğum oldu.
Onur.
18 yaşında ´Dayıoğlu´.
Ama bizde öyle deyim yok.
´Dayıoğlu´, ´hala torunu´, ´teyze kızı´ hikâye.
Büyükler ´abi-abla´, küçükler ´kardeş-bacı´
Onur bizim kardeşimiz.
Ereğli´den çıkmışlar yola.
Ilıksu´da yoldan çıkmışlar.
Ve acı haber: ´Onur öldü´.
İnanamadım.
Kısa zamana ZKÜ Uygulama ve Araştırma Hastanesi´ne vardık.
Acil&[#]8217;in önü kaynıyor.
İnsan seli.
Duyan gelmiş, geliyor.
Anne feryat figan.
´Yüreğinde bir teneke kor´.
Yakıyor.
Koca koca adamların gözleri yaşlı.
Can ciğer olduklarımıza selam veremedik.
Kimse birbirinin gözüne bakamıyor.
Başlar eğik.
Bir köy sabaha kadar aktı hastane önüne.
Sabah Savcı geldi.
Öğlen Onur´un cansız bedenini aldık.
Koyduk minibüse.
Çıktık yola.
Ereğli&[#]8217;de kısa bir helalleşme.
Sonra Akköy´e.
Herhalde Akköy kurulalı böyle uğurlama yapılmamıştır.
Dağ taş araç.
Üç yüzden fazla.
´Üçyüz elli´ desek abartmış olmayız.
Kısa zamanda gönüllere girmek böyle bir şey herhalde.
Arkada ´hoş sada´ ya da ´acılı yürekler´ bırakmanın tek yolu bu.
Gönüllere girmek.
Er yada geç.
´Her nefis ölümü tadacak´.
[*] [*] [*]
Son söz:
Ölmek istemeyenlere duyurulur.
Kendinize dünyadan başka yaşam alanları bulalım.
Mesela; gönüllere girelim.