Sen benim dünkü hayallerim...

Bugünkü umutlarım, yarınlarımsın.

Ölümsüzlüğüm, sonsuzluğumsun…

Ben sana nasıl kıyarım?

Sen benim gönül sancım.

Üzüntümsün, kederimsin.

Bu dünyadaki mutluluğumsun.

Ben sana nasıl kıyarım?

Sen benim gözümün nurusun.

Hayallerimin süsüsün.

Ömrümün bereketisin.

Ben sana nasıl kıyarım?

Sen uykusuz gecelerimin tadı…

Yorgun günlerimin ilacı…

Dertlerimin dermanısın.

Ben sana nasıl kıyarım?

Sen büyük dedemin son mutluluğu…

Babamın torunusun.

Canımım yavrusu, benim ciğerparemsin.

Ben sana nasıl kıyarım?

Sen torunlarımın atasısın.

Kapanmayan amel defterim…

Sen benim evladımsın.

Ben sana nasıl kıyarım?

Sen benim teneşirde suyumsun.

Musallada vekilim.

Mezarımın başında Fatiha’msın.

Ben sana nasıl kıyarım?

Sen benim komşularımın yeni komşusu…

Mirasımın sahibi, salih amelimsin.

Kapanmayan amel defterimsin.

Ben sana nasıl kıyarım?

[*] [*] [*] [*]

Vesaire…

“Evlat” deyince akan sular durulur.
Onlar için dağlar-tepeler aşılır.

Er ya da geç menzile ulaşılır.

Ne desek…

Ne yazsak az.

Yaşam gayemiz onlar.

Okusunlar, adam olsunlar.

İyi, güzel ve ahlaklı yaşasınlar.

Hem bu dünyada kazansınlar.

Hem ahirette rahat etsinler.

Hep böyle isteriz.

Atalar böyle ister…

Buradan bakıyorum.

Anneleri-babaları kim bilir ne zorlukla okuttular?

Ne zahmetlere katlandılar?

Ne fedakarlıklar yaptılar?

Çocukları için…

Sonuç, hüsran…

Okumuşlar…

Eğitim almışlar.

Makama oturmuşlar.

Yetki almışlar.

Bunu nereye kullanmışlar?

Kötüye…

Yazık değil mi bu annelere-babalara?

Hiç böyle düşündünüz mü?

Büyüklerinizi ne kadar sevindiriyorsunuz?

Düşünün…

[*] [*] [*] [*]

Bir de başka açıdan bakalım.

Evlatlarımız var bizim.

İslam fıtratı üzerine doğan…

Günahsız…

Büyüyorlar…

Gelişiyorlar…

Onlar için çırpınıyoruz.

Huzurlu ve daha iyi imkanlarda yaşasınlar.

Hırsa kapılıyoruz.

Mesaiden çalıyoruz.

Patrondan çalıyoruz.

Oturduğumuz makamdan çalıyoruz.

Milletten çalıyoruz.

Rüşvet alıyoruz.

Haksızlıklar yapıyoruz.

Adam kayırıyoruz.

Haklıyı ezip, haksıza, hırsıza meydan açıyoruz.

Ve tüm bunları evlatlarımız için yapıyoruz.

Daha iyi bir gelecek için yapıyoruz.

Daha güzel bir dünya için yapıyoruz.

Aslından biz tüm bunları yaparken evlatlarımıza kıyıyoruz.

İşte bunun için karaladık girişteki satırları…

Ben size kıyamam.

Yavrularım…

Ben başkasının hakkını çalıp size yediremem.

Sizi haram ile zehirleyip ardınızdan ağlayamam.

Size güzel bir gelecek için başka çocukların geleceklerini yok sayamam.

Kimsenin ekmeğiyle oynayamam.

Yanlışlara, haksızlıklara “eyvallah” diyemem.

Makamına güvenen oynasın.

İmkanına, etrafına, eşrafına güvenen oynasın.

Benden size kalacak tek mirasım.

Onurlu bir yaşam ve itibarım.

Başkaca ne bırakırım?

Haksızlık yaparsam…

Sofranıza haram koyarsam…

Yüzünüze nasıl bakarım…

Ben size nasıl kıyarım?

[*] [*] [*] [*]

Birde buradan bakın.

Evlatlarınıza nasıl bir gelecek hazırlıyorsunuz?