Köy yeri...

Öğrenci okula gider.

İlk derse birazcık geç kalır.

Kapıyı tıklar.

- Gel...

İçeri girer.

Özür diler.

Öğretmen anında tahtaya kaldırır.

Ödevini sorar.

- Verdiğim şiiri ezberledin mi?

- Evet öğretmenim.

- Oku bakalım.

Öğrenci heyecanlanır.

Sesi titrer.

Dili-damağı kurur.

Başlar okumaya...

Şirazlı Sadi'nin şiiri...

Ademoğulları...

Ademoğulları birbirlerinin uzvudur.

Ki yaratılışta hepsi aynı cevherdendir.

Eğer zaman uzuvlardan birini ağrıtırsa,

Diğer uzuvlarda rahatlık kalmaz artık.

Derken.

Çocuk susar.

Şiirin gerisi gelmez aklına...

Panikler.

Boş boş bakar.

Zaman durur.

Öğretmen girer devreye...

- Geri kalan iki mısrayı okusana!

- Hatırlayamadım öğretmenim.

- Ne demek hatırlayamadım?

- Unuttum.

- Bu kadar kolay şiiri nasıl unutursun?

- Annem rahatsızdı.

Felçlidir.

Evin bir köşesinde öyle yatıyor.

İhtiyaçlarını göremiyor.

Tedavi masraflarını karşılayamıyoruz.

Babam sürekli çalışıyor.

Evin işlerini de ben yapıyorum.

Küçük kardeşimle ilgileniyorum.

Yemek yapıyorum.

Temizlik yapıyorum.

Bu arada şiiri de ezberlemiştim.

Ama unuttun.

Özür dilerim öğretmenim.

- Bu kadar basit mi?

Bir özürle geçiştirmek mi istiyorsun?

Senin sıkıntıların beni ilgilendirmez.

Ödev verdiysem...

Yapacaksın.

[*] [*] [*] [*]

Derken...

Şiirin devamını hatırlar öğrenci.

- Hatırladım öğretmenim.

Der...

Beklemeden hemen okur.

- Sen ki başkasının sıkıntısına kayıtsızsın.

Sana "adam" demeleri hiç de doğru değil.

[*] [*] [*] [*]

Ne diyelim?

Hikaye bu...

Şiir bu...

İsteyen istediği gibi anlasın.

Zaten siz ne anlatırsanız anlatın...

Ne söylerseniz söyleyin...

Biz istediğimizi yazalım...

Ancak karşıdakinin anladığı kadar bir anlatım gerçekleştirmiş oluruz.

Aklın yolu...

Dünya tarihinde bir ilk...

Çok çetin bir kış...

Hayvanlar teker teker ölüyor.

Kirpiler durumun farkına varmış.

Önce der-top olmuşlar.

Faydası olmamış.

Isınmak için birbirlerine sokulmaya karar vermişler.

Yaklaşmaya başlamışlar.

Bu kez dikenleri birbirine batmaya başlamış.

Yeniden uzaklaşmışlar.

Diğer hayvanlar gibi ölüm sessizliğine yatmışlar.

Soğuk devam ettikçe...

Birer birer ölmeye başlamışlar.

Baktılar olmuyor.

Yaşam bitiyor.

Bir karar vermeleri gerek.

Ya ölüp gidecekler...

Ya da dikenlerin batmasını göze alıp birbirlerine yaklaşacaklar.

Akıl galip gelmiş.

Birbirlerine yaklaşmışlar.

Dikenler batmış.

Aldırmamışlar.

Birbirlerinin ısılarını paylaşmışlar.

Ufak-tefek yaralara aldırmamışlar.

Birlikteliğin getirdiği küçük yaralar onları hayatta tutmuş.

Yaşamı öğretmiş.

[*] [*] [*] [*]

Hikaye...

Paulo Coelho'dan...

Şimdi bakın hikayeye...

Yakından uzağa doğru...

Özellikle aile ilişkilerinden bakın.

İş ortamından bakın.

Hayat bu...

Olanlar belli.

Olacak belli...

Karar sizin...