Oyyy, oyy, oy...

Vay anam vay...

Çocukluk yıllarımın seçimleri...

Hatırlamıyorum bile...

İlk hatırladığım seçim konuşması...

[*] [*] [*] [*]

Dedemin evinde...

Merkezden uzak...

Bir tepenin yamacında...

Büyük bir tarlanın ortasında...

Babaannem...

Ağzının içinde dili yok.

Çok nadir insanlardan...

- Ömründe kalp kırmayan kaç insan gördün?

Bu soruyu sorsalar...

Aklıma ilk babaannem gelir.

İkincisi...

Rahmetli Adem Eniştemin ikinci eşi...

Gülişan Yenge...

Üçüncüsü...

Yok...

İnsan olur.

Hiç mi arkasından kötü söz söylenmez?

Hiç mi kıskanılmaz?

Ya da...

Hiç mi kızmaz?

Bu iki insan öyle...

İki melek...

Allah onları insan suretinde yaratmış.

[*] [*] [*] [*]

Muhtar adayları oyları dağıtmış.

Oy verecekleri adayın oylarını saklamışlar.

Diğerleri doğru ateşe...

Okuma-yazma yok.

Olur ya...

Bir yanlışlık olur.

Oylar karışır.

Kim ayıracak onları?

[*] [*] [*] [*]

Oyu saklarlar.

Görseniz...

Sanki mücevher saklıyorlar.

Kimseler görmeyecek.

Kıymetli...

Gerçekten de öyle.

Bir kağıt parçası...

Ancak sandığa girince...

Memleketin beş yıllık kaderi...

Öyle önemli.

[*] [*] [*] [*]

Aile içinde bile konuşmazlardı.

- Oy kime verilecek?

- Kim desteklenecek?

Vesaire...

Parti için de böyle...

Muhtar-aza için de...

Gizli kullanılır.

Saklanır.

Neden?

Oy namustur.

Desteğini verirsin.

- Beş yıl memleketin reisi sensin.

Evim-barkım...

Çoluk-çocuğum...

Hepsi sana teslim.

O demek...

[*] [*] [*] [*]

Bir zamanlar böyleydi.

Şimdi...

Partiler belli.

Önceden de öyleydi.

Ancak muhtarlık...

Hepsi aynı köyün insanı...

Birbirlerine yerindirmemek için kimse rengini belli etmezdi.

Sandıktan çıkan...

Herkesin muhtarı-azası...

Onlar da öyle davranırdı.

Ata olurlardı.

[*] [*] [*] [*]

Geldiğimiz nokta şu...

Artık herkesin rengi belli...

Hatta...

Makarnadan kömüre...

Bulgurdan devletin verdiği parke taşına...

Kimin oyu kaç lira eder belli...

Yazık...

Çok yazık...