Hz. Ömer...
Adil halife.
Suriye seferinden döner.
Çölde bir çadıra rastlar.
Yaklaşır.
Seslenir.
- Kim var orada?
İçeriden gelen ses, onu çadıra buyur eder.
Girer içeri.
Yaşlı bir kadın.
Ona sorar.
- Ömer hakkında ne düşünüyorsun?
- Allah onun müstehakkını versin.

Onun döneminde hazineden peş para yardım alamadım.
- Sen çöldesin.
Üstelik tenha bir yerde.
Kuş uçmaz.
Kervan geçmez.
Ömer senin bu halini nereden bilsin?
Senden nasıl haberi olsun?

Kadın, bu söylemden hoşnut olmaz.
Yüzü asılır.
Kaşlarını çatar.
- Beni bulamayacaksa...
Bu halimi bilmeyecekse.
O zaman devletin başında ne işi var?

[*] [*] [*] [*]
Adalet üzerine...
Bir çok hikaye.
Kıssa var.
En mühimleri Hz. Ömer'e ait olan.
İki cihan serverinden sonra, adaleti ile meşhur olan halife odur.
Hayatı boyunca...
Özellikle halifeliği döneminde...
Adalet ile ilgili çok imtihan vermiştir.
Bu, sadece onlardan biridir.
Ve günümüz yöneticilerinin nutuklarında.

Konuşmalarında...
Onun adaletinden dem vurulur.
Uygulamaya gelince.
Onu da hak getire...
[*] [*] [*] [*]
Bakıyoruz etrafımıza...

Zonguldak'tan bakalım.
Onlarca basın kuruluşu.
Gazeteler.
Dergiler.
Özellikle çağımızın en yaygın yayın organları.
İnternet siteleri.
Yetmedi...
Bir de vatandaşların sosyal medya hesapları.
Çıkıyor herkes meydana.
Önce kendi derdini.
Sonra milletin derdini yazıyor.
Hadi diyelim ki sosyal medya hesaplarını takip edemiyorlar.
Biz, işimiz gereği biliyoruz.
İstenirse bu iş kolay.
Görmezden geliniyor.

Takip edilmiyor.
Ya basın kuruluşları.
Hepsi takip ediliyor.
Memleketimin bürokratları...
Belediye Başkanları.
İl Genel Meclisi üyeleri.

Siyasi kimlik ile hizmet etmeye çalıştığını söyleyen herkes, mutlaka birkaç basın kuruluşunu takip ediyor.
Sonra ne oluyor?
Bakıyorlar sorun var.
İşlerine gelmiyor.
Çözmek uğraş ister.
Yafta hazır.
Muhalif.
Sonuç...
Sorun çözümsüz.
Sümen altı.
[*] [*] [*] [*]
Adalet söz konusu olunca dem vurduğunuz Hz. Ömer'e bakıyoruz.
O çağda kendini sorumlu hissediyor.
Yetişemediği, göremediği sorunlar için üzülüyor.
Bir de günümüz yöneticilerine bakıyoruz.
Vatandaş feryat ediyor.
- Evime gidemiyorum...
İçecek suyum yok...

Yöneticilerimiz, sorunları kanıksamış:
Bırakın üzülmeyi...
Hakkını isteyeni suçluyorlar.
Dile getireni cezalandırıyorlar.
Durum böyle olunca; insana, yarın bir gün hak sorar.
- O makamı neden işgal ediyorsun?