Ne söylediğimiz önemli.

Ama nasıl söylediğimiz daha önemli.

Akıllı ölçüp-tartmak...

Kalp-vicdan süzgecinden geçirmek...

Sözü öyle söylemek...

Önemli olan budur.

Öyle olunca, incinmez kimse...

İncinen doğru yolda olmaz.

Hak olursa, haksızlık olmaz.

[*] [*] [*] [*]

Hikaye bu ya...

Padişah, bir rüya görür.

Dişleri önden arkaya doğru dökülür.

Bu rüyadan çok etkilenir.

Rüya tabircilerini çağırır.

Rüyasını anlatır.

Tabir ister.

- Çok uzun yaşayacaksınız.

Oğullarınızın ölümünü göreceksiniz.

Padişah öfkelenir.

Rüya tabircisini zindana attırır.

Bir-iki...

Rüyayı böyle tabir eden kaç kişi varsa...

Hepsini zindana attırır.

En sonunda bir tabirci rüyayı farklı yorumlar.

- Efendim!

O kadar çok uzun yaşayacaksınız ki...

Tüm evlatlarınızın mutluluklarını göreceksiniz.

Çok bereketli bir ömrünüz olacak.

Hepsinden uzun yaşayacaksınız.

Padişah etkilenir.

Tabirciye bir kese altın verir.

[*] [*] [*] [*]

İşte aynı konu...

İki farklı söz...

Aynı şeyi söylüyor.

Ama söylemeden söylemeye fark var.

[*] [*] [*] [*]

Her zaman olmuyor.

Ancak titizlik gösteriyoruz.

Doğru şekilde söylemeye...

Yazmaya...

Niyetimiz halis...

Gerisi takdir.

[*] [*] [*] [*]

Allah, bizi doğru söyleyenlerden...

Doğru anlayanlardan...

Doğru yoldan ayırmasın.

Kendi ayıbını görmek...

Göz, her şeyi görür.

Bir kendini görmez.

İnsanoğlu böyledir.

Atasözü...

Kimse kendi gözündeki çapağı görmez.

Tüm sıkıntı buradan başlıyor.

Yaşanan tüm sıkıntılar...

[*] [*] [*] [*]

Hep karşıya bakarız.

Bizim dışımızdaki dünya...

İnsan...

Eşya...

Her türlü konu...

Ne varsa...

Başkasının kusurunu görürüz önce...

Onu konuşur...

Onu yazarız.

Ne mutlu, kendine bakana...

Kendi kusurunu arayana...

Aynaya bakana...

[*] [*] [*] [*]

Dört kişi namaz kılmak için mescide girer.

Her biri huşu içinde namaz kılar.

Tam bu esnada müezzin gelir.

Namaz kılanlardan biri...

Gayri ihtiyarı konuşur:

- Müezzin ezanı okudu mu?

Yoksa vakit gelmedi mi?

İkinci arkadaşı konuşur:

- Sus yahu...

Bak konuştun.

Namazın bozuldu.

Üçüncü kişi dayanamaz.

Konuya girer:

- Onu ne kınıyorsun?

Kendi derdine bak.

Kendini kına!

Bak sen de konuştun.

Dördüncü halinden memnun...

Mırıldanır.

- Hamdolsun.

Üçünüz gibi bir kuyuya düşmedim.

[*] [*] [*] [*]

Dördü de konuşur.

Dördünün de namazı bozulur.

Ancak kimse kendine bakmaz.

Hep başkasına bakarlar.

Kimse kendi ayıbına bakmaz.

Hepsi yanındakinin ayıbına bakar.

[*] [*] [*] [*]

Bu hikaye, Mevla Hazretlerinden...

Mesnevi'de geçer.

Dünyayı yeniden keşfetmeye gerek yok.

Edenler var.

Güvendiklerimiz...

Emin olduklarımız...

Sadece onların izinden yürümek yeter.

Tabi nasibimiz de varsa...