Nasreddin Hoca...

Sivrihisar'a gitmiş.

Koştur koştur.

Çabalamış...

İşleri bitirememiş.

Koşturdukça...

Vakit geçmiş.

Vakit geçtikçe...

Hoca acıkmış.

Takati kesilmeye başlamış.

Misafir olacak kimseyi tanımıyormuş.

Parası-pulu da kalmamış.

Midesi açlıktan kazınmaya başlamış.

Midesinde sancı...

Yemek serapları görmeye başlamış.

Kızarmış tavuklar...

Kebaplar...

Tatlılar...

Çorbalar...

Soğuk içecekler...

Derken yolu bir fırının önüne düşer.

Fırına bakar.

Vitrin...

Tezgahlar...

Dolu...

Nar gibi kızarmış ekmekler..

Açlıktan gözleri kararan Hoca...

Yutkunur.

Somunlara bakar.

Dayanamaz...

Dalar içeri.

Tezgahın başında oturan fırıncıya sorar.

- Kuzum efendi...

Bu ekmeklerin hepsi senin mi?

-Evet benimdir.

Hoca dayanamaz.

Heyecanla tekrar sorar.

- Gerçekten bu sıcak...

Nar gibi kızarmış ekmeklerin hepsi senin mi?

Adam hocaya çıkışır.

- Ne zorlayıp duruyorsun?

Hepsi benimdir...

Hoca, son bir kez daha iç çekerek ekmeklere bakar.

- Öyleyse ne bakıp duruyorsun?

Yesene!

Yesene!

Ön yargı...

Çocuk mutfağa girer.

İki elma ile salona gelir.

Televizyonun karşısındaki koltuğa oturur.

Salonda oturan anne onu izler.

- Elmalardan birini bana verir misin?

- Tamam.

Önce elmayı ısırır.

Sonra diğerini ısırır.

Anne üzülür.

"Tamam" demesinin ardındaki sevinç...

Yerini tuhaf bir burukluğa...

Hüzne bırakır.

Şaşırır.

Her haliyle...

Hayal kırıklığı yüzünden okunurken...

Beyinin içinde değişik düşünceler geçer.

Kalbinde farklı duygular.

Çocuğun sesiyle irkilir.

- Al anne!

Bu daha tatlı...

Kim olursanız olun...

Tecrübeleriniz...

Ne olursa olsun.

Ön yargıdan uzak durun.

Erteleyin.

Gördüğünüz davranışlar için karşınızdakine fırsat verin.

Osmanlı arması...

Necip Fazıl Kısakürek...

1950'li yıllar...

Büyük Doğu dergisini yayımlar.

Bir dergi kapağında...

Osmanlı arması işlemeli bir sanat eseri kumaş fotoğrafı yayınlar.

Hakkında dava açılır.

Padişahlık propagandası yapmak...

Suç bu...

Dergi toplatılır.

Mahkemeye çıkartılır.

Savcı suçunu anlatır.

Savunması istenir.

- İçinde adalet işlerine bakılan bu binanın tepesinde de aynı Osmanlı arması var.

Siz de mi padişahlık propagandası yapıyorsunuz?