Rengi.
Kokusu.
Eğitim durumu.
Yaşı.
Makamı.
Hepsi değişiyor.
Ancak insanlar değişmiyor.
Biz buna 'huy' diyoruz:
Can çıkar.
Huy çıkmaz.
Yüzlerce örneği.
Mesela...
Çok kıymetli hocamız.
Prof. Dr. Şenol Kuşçu.
Pusula'da yazıyor.
Zonguldak'ın karayollarıyla ilgili zaman zaman bilgi veriyor.
Bizim gibi de değil.
Bilgi ve belgeye dayalı:
Devletin milyonları israf ediliyor.
Kimsenin umurunda değil.
Neden?
Proje hazırlanmış.
İhale yapılmış.
Daha öncede aynı yollardan geçildi.
Bu kaçıncı ihale?
Olmadı yenisi.
Zonguldak deneme-yanılma tekniği ile yönetiliyor.
Belediyelerde de böyle...
Önce karar veriliyor.
Plan yok.
Proje yok.
Hesap-kitap sadece paraya dokunabilenlerin kazanımları üzerine.
Mesela otobüs ihalesi...
Parklar, yollar, kaldırımlar.
Hep bu teknik ile yapılıyor.
Sadece şehirde böyle mi?
Her yerde...
Gidin herhangi bir köye...
Muhtar değişir.
Mezarlık yeri değişir.
Su abonelik tarifesi, hatta defteri değişir.
Mahalle yolları yap-boz.
Köylünün onlarca önemli ihtiyacı varken...
Alınan demir, beton, çimento, asfalt toprağa gömülür.
Hayvanların altına parke döşenir.
Ancak bu güzellik vatandaşa layık görülmez.
İş makinaları lazım olduğu zaman gelmez.
Geldiği zaman yol kenarlarında haftalarca yatar...
Ama bu süreçte...
Operatör, şef, muhtar ve daha yukarısı... Kim varsa hepsi maaşını alır.
Makama oturan.
Atanan, seçilen...
Her halükarda yetkiye ulaşan...
Kim varsa...
Hiç fark etmez.
Zaman.
Mekan.
Yetki durumu.
Gelir durumu.
Eğitim durumu.
Ve dahası...
Hepsi değişiyor.
İnsanlar değişmiyor.
Huy değişmiyor.
Zihniyet değişmiyor.
Esasında bizim köy bazlı yazıların büyük çoğunluğunun ana fikri de budur.
Kendi çocuğuna söz geçiremeyen.
Evde hanımı ile anlaşamayan.
İki koyunu güdemeyen.
Kim varsa...
Milletin verdiği yetkiyi...
Devletin verdiği imkanı...
Har vurup harman savuruyorlar.
İşin ilginci...
Kimi kime şikayet edeceğiz?
Daha doğrusu bu gidişata kim dur diyecek?
Varsa bir babayiğit.
Göstersin kendini.
Bizde adını tarihe not düşelim.