Ben de ofisin camından gördüğüm o muhteşem manzarayı yazmak istiyorum.
Her mevsim rengi değişen yaprakları.
İsmet Paşa Parkı'ndaki köknar ağacının tam tepesine konan leyleğin niye tek ayak üstünde durduğunu uzun uzun yazmak istiyorum aslında.
Sonra tek ayak üzerinde duran leylek sayesinde Zonguldak'a turist çekebileceğimizi düşünmek istiyorum bazıları gibi!
Ve hatta "Ama leylek tek ayak üstünde duruyordu" diye savunmak istiyorum bu saçma fikrimi.
Ve güneşin kırmızının her tonuyla süslenip Karadeniz'e batışını sayfalarca yazabilirim aslında.
Ama ben tam o anda kalıyorum hep.
Güneş denize değiyor ya!
İşte tam orada kalıyorum ben!
Bazen deniz oluyorum, bazen güneş.
Güneş olup batayım istiyorum.
Sonra deniz olup yatayım, güneş bana batsın diyorum.
Bazen o gri bulutların üstüne binip gitmek istiyorum uzaklara.
Ama sonra bir bakıyorum ki uzaktan, çok hoş bir davul sesi geliyor.
Dönüp geliyorum.
Şaka mısınız siz ya?
Bir yere gitmiyorum.
Ben de bazı arkadaşlar gibi saçmalama hakkımı kullanmak istiyorum!
Bizim köyde eski bir samanlık var.
Aslında önündeki harmanı biraz düzeltsek, buğday başak verince biçsek, harmanda buğday dövsek.
Turistler düvene binse!
Biz onlara ayran satsak!
Ne turist gelir değil mi?
İnsanlar İstanbul'dan bizim köye harman dövmeye gelecek.
Aslında buğday tarlasında orak biçtirsek, bu bile güzel bir etkinlik olabilir.
'İnsanı toprakla buluşturuyoruz' gibi birkaç afilli slogan!
Hem buğdayı biçtirdik, hem harmanı dövdürdük, hem düvene bindirdik, hem ayranı içirdik.
Bunların hepsinden ayrı para alırız.
Köyde fırında ekmek yapar onu da satarız!
Deriz ki, "Bu ekmek, geçen seneki buğdaydan. Seneye gel, kendi biçtiğin, kendin harmanlığın buğdaydan ekmek yap."
Diyeceksiniz ki, bu kadar insan köye geldiğinde o kadar tuvalet var mı?
Olu gide ağanın.
Ona da bi çare buluruz.
Hele bi başlasın da!
Yazı ayarladık.
Kışa iş bakalım.
Bu turistlere boş tarlaları sürdürsek.
Emek turizmi desek adına.
Öküz bulayınca, öküzün yerine turisti koysak.
Hayvanın çektiği sıkıntıyı görse.
Zorlanınca diğren ile bir dürtsek filan!
Ne olay olur ama!
Bakın hiç sermaye harcamadık.
Sadece emek!
Öküz yerine insanı koştuk. Üstüne para aldık.
Buğdayı biçtirdik, para harcamadık.
Harmanı dövdürdük para aldık.
Ayran içirdik para aldık.
Bir tek tuvalet işi kaldı iyi mi?
Köye doldu! Biraz da başka zaman saçmalarız!!!

Niye böyle haberler yapıyoruz?
Zonguldak üzerine yazılmış şiirleri derleyip sunuyoruz kimse okumuyor.
Ama 'Aşk hikayesi' yazınca tıklayan tıklayana, okuyan okuyana, arayan arayana.
Bu milleti anlamak mümkün değil.
Saçma sapan haberler büyük ilgi görüyor.
Çok ciddi haberler beklediğimiz okunma oranının altında kalıyor.
Ama buna rağmen, her haberi veriyoruz.
Bu millet içinde 'kadın' geçen her habere balıklama atlıyor.
Bu kesin. Biz de bu haberlere özel ilgili gösteriyoruz yalan yok.
Bakın geçen gün bir 'baldız' haberi yaptık.
Sadece bir tanesi 69 bini geçmişti!
Rakama bak!
Bazıları "Niye böyle haberler yapıyorsunuz?" diye soruyor.
Okunduğu, ilgi gördüğü için yapıyoruz.
Yalan yok. Resmi ifadeli, belgeli.
Yine olsun yine yaparız.
Okunmayan bir yayın organı mı olalım?