Elimde çok güzel bir aşk hikayesi var.

Üst düzey bir kamu görevlisi ile yabancı uyruklu bir kadının aşk hikayesi.

Ama biraz beklemeniz gerekiyor.

Malzemeyle ilgili bir sıkıntı yok.

Zamanlamayla ilgili bir sıkıntımız var.

Yazdığımız aşk hikayesinden kimse zarar görsün istemiyorum.

Allah, din, kitap, şaralop, şurolop bir aşk hikayesi!

Bazen halı desenli, bazen kilim desenli bir aşk hikayesi!

Yatay, dikey, paralel, üçken, taş gibi, keskin bir aşk hikayesi.

'Aşk sen nelere kadirsin' diyeceğiniz bir aşk hikayesi.

Öyle bir aşk hikayesi ki! Törene bile geç bırakan bir aşk hikayesi!

Öyle bir aşk hikayesi ki! Anahtarı kaybettiren aşk hikayesi!

Öyle bir aşk hikayesi ki! Aşkından yataklara düşüren aşk hikayesi!

Bizden başka kimse yazmayacağı için, anonsunu bile çekebileceğimiz bir aşk hikayesi.

Nato kafa, nato mermer

Kalemi eline alan, herkesin kendisine karşı birleştiğini, tek başına mücadele verdiğini anlatıyor, kendini kahraman ilan etmeye çalışıyor.

Bazıları, böyle yapıyor ama neden böyle yaptığını bile bilmiyor.

Okuduğunu anlamayan, düşündüğünü yazabilir mi?

Hep söylüyorum.

Karşımızda okumayan, okuduğunu anlamayan, anlamadığını yazamayan bir kitle var.

İşin en kötüsü bu kişilerin birlikte hareket ediyor olması.

Körler, sağırlar, birbirini ağırlar misali!

Vaktiyle biz bu kişileri eğitebilmek, öğretebilmek için uğraştık.

Bu kadar başarılı olabildik.

Ama bu kadar kişinin faturasının bize çıkartılmasını da kabul edemem.

Bizim yetiştirdiğimiz insanlar var.

Gayet başarılı bir şekilde mesleklerini icra ediyorlar.

Bu tip kafalar için "Nato kafa, nato merkez" ifadesi kullanılıyor.

Halk dilindeki tabir, "Sen bir öküzsün, kalın kafan hiçbir şeyi almıyor" demektir.

Sözün aslı Yunancadır ve "Na to kefari, na to mermari" şeklindedir. Türkçesi ise "İşte kafa, işte mermer" anlamına gelir.

Dilimize "Nato kafa, nato mermer" olarak geçmiştir.

Şimdi bunun gibilere 'öküz' desen, öküze hakaret.

'Kalın kafa' desen, içinde bir şey var zannedecek.

'Mermer' desek, kendisini değerli hissedecek!

Ne diyeyim bilemedim.

Depremde yoksullar ölür

Deprem Bilimci Prof. Övgün Ahmet Ercan, "Depremde zaten yoksullar ölür, zenginler ölmez. Hiçbir ünlünün, hiçbir zengin kişinin enkaz altından çıkarıldığını duymadınız, duymayacaksınız. Ana sorun yoksulluktur" diyerek yaşanan sorunu üç cümleyle özetlemiş.

Olayın aslı budur.

Bu nedenle depreme zinanın, içkinin, yoldan çıkmanın neden olduğu düşünmek cahilliktir.

Tüm Ege Bölgesi deprem kuşağındadır.

Ölenler yazlıklarında, rezidanslarında, lüks villalarında yaşayan zenginler değil, normal yaşam süren insanlardır. Ölenler halk çocuklarıdır.

İmkanı olsa daha iyi, daha sağlam apartmana geçecek olan insanlardır.

Deprem Bilimci Prof. Övgün Ahmet Ercan'ın da dediği gibi depremde yoksullar ölür. Ana sorun yoksulluktur.

Hortumun ucu

Dün bir tefecinin, bir işyerine uzun bir hortum bağladığını yazmıştım.

Meğer devlet o 'hortum'u biliyormuş!

Hortumun ucunun daha önce kimde olduğunu da!

Yani bu şekilde, kötü niyetle iyi murada erilmez.

Yaptığınız bir iş doğru olsun!

Hortum takipte!

Fıkra: Muhasebeci - İmam

Muhasebeciye sormuşlar:

"Bir daha dünyaya gelirsen hangi işi yapmak istersin?"

"İmamlık" demiş.

Nedenini sormuşlar:

"Mevzuat hep aynı, hiç değişmiyor" demiş.