Yazdık.
Yazıda ısrar ettik.
Tekrar tekrar yazdık.
Verilen hiçbir hizmetin doğru adrese ulaşmadığını belirttik.
Yapılan israfları söyledik.
Biz yazdıkça...
Hükümetin atadıkları, duymazdan geldi.

Daha da ısrar ettik.
Sonunda bir gelişme oldu.
Ereğli Kaymakamı İsmail Çorumluoğlu Akköy'e çıktı.
Olanı biteni yerinde gördü.
Hatta...
Bizim edebimizden dolayı usturuplu yazdığımızı...
Durumun, kağıda dökülenden daha vahim olduğunu gördü.
Kabul etti.
İkrar etti.
İnceledi.
Söz verdi.
2019 yılı bitene kadar, iş makinası gelecekti.
Su hatlarının bir kısmı yenilenecekti.
Kanallar yapılacaktı.
En azından altyapı malzemesi serilecekti.
2019 yılı bitti.
2020 yarıyı geçti.
Mahalle yolları halen perişan.
Bulutlar azıcık ağlasa.
Yollar geçilmez oluyor.
Köyün muhtarı var.
Kağıt üzerinde.
Hazır evrak varsa.
Adını yazıp imza atabiliyor.
Malum pandemi.
Kapıya çıkamıyor.
Gerçi çıktığı zamanları da biliyoruz.
Aldığı hizmetleri de...
Aldıklarını yerine ulaştırmadığını da...
Cami diye alırsa...
Yola harcıyor.
Yol diye alırsa...
Ahıra...
Ahmet diye alırsa...
Mehmet'e...
Kısacası...
Doğru işler yapmıyor.
Nasıl olsa kimse bilmiyor.
Bilse de ...
Hesap sormuyor.
Bir umudumuz Çorumluoğlu kalmıştı...
O da bir yıldır, söz verdiği yerlerde görünmüyor.
Soru şu...
Şimdi biz kime güvenelim?
Ya da...
Ne yapalım?
Ne yazalım?

Devlet nerede?


Yoksul.
Eş yok.
Çalışan...

Düzenli gelir sahibi evlat yok.
Dalın ucunda birkaç fındık olacak.
Ahırdaki inek, yılda bir dana doğuracak.
Onu satıp geçinecek.
Kelimenin tam anlamıyla yoksul.
Yol yok.
İz yok.
İlla ki yol var diyeceksek.
Patika yol.
Eskiden keçi yolu.
Evin kapısına araç inmiyor.
Aracı yok.
Ama olur ya birisi yanına gelirse.
Aracı komşunun kapısında bırakıp yürümeli.
Resmi olarak haritada yol gidecek yer ayrılmış.
Sadece iş makinası girmemiş.
Köy yönetimi var.
Devlet adamları var.
Yoksul, dişinden tırnağından artırdığı para ile özel iş makinası kiralıyor.

Kendine yol açtırıyor.
İyi de o zaman bu milletin seçtikleri, hükümetin atadıkları, devletin görevlendirdikleri ne yapıyor?