Dedemin evinin hemen üst tarafında…

Tek bir ayva ağacımız var.

Her yıl dalları salkım-saçak…

Çok ayva verirdi.

Çiçekleri başka güzel…

Yaprakları başka…

Mis mis kokardı.

Ve beklerdik olmasını…

Hatta zaman zaman koparırdık, dalından bir ayva…

Yeme girişiminde bulunurduk.

Olmamış…

Üzülürdük…

Ve gün gelir…

Dökülmeye başlardı yere…

Kocaman kocaman meyveler…

Toplardık…

Bir kısmını kış için samanlığa…

Bir kısmı günlük tüketim…

Bir kısmı da reçel olurdu.

Ihlamur çayının yanında ekmek banardık reçeline…

Göreneğimiz yoktu.

Bilmezdik yaprağından çay olacağını...

Hatta çayının faydalarını…

Bilseydik…

Demlerdik…

Karaciğerimiz temizlenir, bronşitten kurtulurduk.

Dedemin dediği gibi “takır takır” öksürmezdik.

İçerdik bir bardak çay...

Kesilirdi öksürüğümüz…

İçimiz dışımıza çıkmazdı.

Yorgunluktan, uykusuzluk sorunu çekmezdik.

Stres nedir bilmezdik.

Vitamini, proteini kim bilir?

Demir, potasyum, bakırı bilelim.

Bilseydik; ishal olduğumuzda içerdik.

Cırcır olunca iki büklüm gezmezdik.

İltihaptan, enfeksiyon korkmazdık.

Bir yerimizi kestiğimizde en kolayı üzerine yaprak yapıştırmak…

Doğal sargı bezi…

Bulursak sarmaşık tefeğiyle bağlardık yaprakları, yaraların üzerine…

Kendiliğinden ve çabucak iyileşirdi.

Mikrop bilmezdik.

Çok sonraları tanıştık hepsiyle…

Ne kadar çok varmış meğer?

Ülserden kan basıncına…

Cilt hastalıklarından kadın hastalıklarına…

O kadar derde devası var ki…

Mesele şu;

Bu kadar sorunun varsa, “ayvayı yemişsin” demek.

Ayvayı yersen, bu kadar sorundan kurtulursun.

Kendi içinde kısır döngü…

Nereden isterseniz oradan bakın.

Tek dikkat edeceğiniz konu;

Yüksek tansiyonun varsa veya kabızlık sorunu yaşıyorsan…

Uzak dur.

Sadece bu kadar mı?

Suyu var.

Bilmem kaç derde devam.

Marmelatı var.

Pırıl pırıl sosyetikler için.

Tatlıları var.

Fırında, kaymaklı, vesaire…

Çekirdeğinin özellikleri var.

Yetmedi…

Hoşafı var.

Anlarsan… İçersen…

Dolması var.

Yemekleri var çeşit çeşit.

Turşusu var.

Lokumu var.

Yaparsan.

Bunları biz çok bilmiyoruz.

Elimizde böyle bir nimet var.

Hepsi bu kadar…

Gerçi biz elimizdeki hangi nimetin değerini biliyoruz?

Biz sebzelerin hakkını vermiyoruz.

Meyvelere hor davranıp çürütüyoruz.

Hayvanlara işimize yaradığı kadar iyi davranıyoruz.

Ve en önemlisi…

İnsanların kıymetini bilmiyoruz.

Dostluğun, kardeşliğin vesaire…

Yitip gidince anlıyoruz.

Şimdi oturup, yitirdiğimiz ayvalara üzülelim.

Ya da bundan sonra ziyan etmeyelim.

Değerlendirelim.

Bir meyvenin bu kadar güzelliği varsa…

Bir dostun, kardeşin…

İnsanın ne kadardı sizce?