Kendi halinde bir tüccardı.

Kumaşlarını gemiye yükledi.

Gitti, oraya yerleşti.

Ticaretine orada devam etti.

Kumaşları kaliteliydi.

Halk tarafından beğenildi.

Kanaat sahibiydi.

[*] [*] [*] [*]

Yanına yardımcı aldı.

Bir gün işe geç geldi.

Eleman satış yapmıştı.

- Hangi kumaştan sattın?

- Şu kumaştan&[#]8230;

- Metresini kaça verdin?

- On akçeye&[#]8230;

- Nasıl olur?

- Fiyatı söyledim. Müşteri beğendi, aldı.

- Beş akçelik kumaşı on akçeye satmışsın. Müşterinin hakkı bize geçmiş. Görsen tanır mısın?

- Tanırım.

Eleman gitti.

Müşteriyi buldu.

Getirdi.

Tüccar, müşteriyi görür görmez özür diledi.

Helallik istedi.

Fazla parayı müşteriye verdi.

Müşteri şaşırdı.

Böyle bir durumla daha önce karşılaşmamıştı.

- Ne demekti hakkını helal et?

Bilmiyordu.

Sordu.

Öğrendi.

Helalleştiler.

Olay, kısa sürede dilden dile yayıldı.

Kralın kulağına kadar gitti.

Tüccarı saraya davet ettiler.

Kral, duyduklarını söyledi.

Tüccar, durumu anlattı.

- Ben Müslümanım&[#]8230;

- Nedir Müslümanlık?

Anlattı.

Kral sordu.

O anlattı.

Tüm bunları ilk defa duyuyordu.

Dinledi&[#]8230; Dinledi&[#]8230;

Aradan fazla zaman geçmeden İslam&[#]8217;ı kabul etti.

Tüm ülke kabul etti.

Bu Endonezya, böyle Müslüman olur.

Beş akçe, bir ülkenin kaderini değiştirir.

[*] [*] [*] [*]

Önemli olan söz dili değildir.

Kelimeler yetersiz&[#]8230;

Biçare&[#]8230;

Hal dili önemlidir.

Hatta çok etkilidir.

Konuşmak önemlidir.

En önemlisi yaşayabilmektir.

[*] [*] [*] [*]

Bakalım kendimize&[#]8230;

Kentimize&[#]8230;

Şunun şurasında bunca yıllık Müslümanız.

En az ömrümüz kadar.

Babalarımızın ömrü kadar&[#]8230;

Hatta dedelerimizin ömrü kadar&[#]8230;

Yedi ceddimizin ömrü kadar Müslümanız.

[*] [*] [*] [*]

Geldiğimiz noktaya bakalım.

Adalet, hak, hukuk&[#]8230;

İlim öğrenmek, öğretmek&[#]8230;

Komşuluk, arkadaşlık, dostluk, kardeşlik&[#]8230;

Çalışmak&[#]8230;

Hepsi bize farz&[#]8230;

İlginç olanı, bunları bir tek biz yapmıyoruz.

Sonra suçu şeytana atıyoruz.

[*] [*] [*] [*]

Nereye isterseniz, oraya bağlayın.

Yazı böyle gelişti.

Hepimiz, nasibimiz kadar alırız.

Allah, bize kul olmayı nasip etsin.

En zeki kim?

Temel, Dursun ve Fadime bir araya gelmişler.

Sohbet edip, çay içiyorlar.

Zeka konusunda sohbet açılmış.

Dursun, kendisinin çok zeki olduğunu söylemiş.

- Nereden bileceğiz?

- Ben sizden zekiyim. Üç aylıkken yürümeye başlamışım. O gün bugündür kendi ayaklarımın üzerinde duruyorum.

Fadime söze atılır.

- Ben daha zekiyim?

- Nereden bileceğiz?

- Ben iki aylıkken konuşmaya başlamışım. O gün bugündür her konuda konuşuyorum.

Temel, onlardan geri kalır mı?

- Ben ikinizden de zekiyim.

- Sen ispatla o zaman. Bizden daha zeki misin, değil misin? Nereden bileceğiz?

- Ben üç yaşına kadar kendimi kucakta taşıtmışım. O gün bugündür hiç yürümedim. Kucaktan indim, milletin sırtına biniyorum. Ondan inip, diğerine biniyorum. Ayaklarım yer görmedi&[#]8230;