Bir-iki hafta önce köye gittik.

Hafta sonu...

Günleri değerlendiriyoruz.

Kapıdaki elma ağacı çiçeklemiş.

Anamla gölgesinde oturuyoruz.

Konu ineklere geldi.

- İnekleri dışarı çekemiyoruz.

- Neden?

- Kapının önü kemre (hayvan gübresi) doldu.

Kalktık.

Traktörü çalıştırdık.

Kapının önünü temizledik.

Her yer vıcık vıcık...

[*] [*] [*] [*]

Anam sevindi.

Bir sürü dua etti.

Bizim derin hocalardan daha güzel dualar eder anam.

Gerçi her ana evladı için istekte bulunur.

Herkese kendi anası daha değerlidir.

Ancak benim anamın başka bir özelliği var.

Yıllardır okumaya zaman ayırırım.

Binlerce hikaye...

Kıssa...

Ayet...

Hadis...

Okuduk...

Ancak onun hikayeleri başka.

Benzerlerine rastladım.

Onun kadar güzel anlatana rastlamadım.

İşin ilginç olanı şu...

Anamın okuma-yazması yok.

Okula gitmemiş.

Kitap okumamış.

Sonraları bizimle beraber harfleri-rakamları tanıdı.

Ancak işten-güçten...

Yedi çocukla, yüzlerce davarla ve onlarca büyükbaşla uğraşmaktan harfleri birbirine vurdurup kelime yapmaya vakti olmadı.

Anam...

Benim anam...

Ya da sizin ananız...

Analar öyle bir-iki yazıyla...

Birkaç cümleyle anlatılmaz.

O sevgi...

Ancak yaşanır.

[*] [*] [*] [*]

Karakız'a gelince...

Hafta içerisinde dışarı çıkmış.

Yeşil ile kucaklaşmış.

Daha önce anamın orakla biçip önüne getirdiği yeşil ile kucaklaşmış.

Salmışlar çimene...

Doyasıya...

Kendi istediği gibi...

Kendi seçtiği otları yemiş.

Mutlu...

Herkes mutlu...

Karakız mutlu...

Doymuş...

İstediği yiyeceklerle doyurmuş karnını...

Anam mutlu...

Karakız, bugün daha güzel süt verecek.

Babam mutlu...

Karakız, artık cepten yemeyecek.

En azından yazda saman parası verilmeyecek.

Bahçede-tarlada doyuracak, Karakız karnını...

[*] [*] [*] [*]

Karakız'ın başında yular (ip) bağlı.

Babamın elinde ip...

Önden gidiyor.

Peşinde Karakız...

Anam biraz daha geriden geliyor.

Karakız'ı bir titreme tutar.

Acı bir böğürme...

Anlam veremezler.

Yuvarlanır fındık ocağının dibine...

Bize öğretilen...

İlk müdahale...

Hayvanın kuyruğu çekilir.

Diline bakılır.

"Boğazına kaçmasın" diye...

Kafasına soğuk su dökülür.

Sonra diğerleri...

Babam asılmış kuyruğuna...

Kollarında bir uyuşma...

Önce anlayamamış.

"Korkudan-heyecandan" diye geçirmiş aklından.

Sonra dil tarafına geliyor sıra...

O zaman anlıyor.

Görüyor elektrik telini...

Artık iş işten geçmiş.

Kuru odun ve balta sapıyla teli Karakız'dan ayırıyor.

Sonuç...

Karakız telef oldu.

Babam ile anam çarpılmaktan kıl payı kurtuldu.

Üzüldük.

Yine de çok şükür.

Beterin beteri var.

Allah bize anamızı-babamızı bağışladı.

İşin diğer boyutu var.

O başka yazı konusu...

Allah kimseyi ineksiz bırakıp; süt, yoğurt, peynir aratmasın...