Esasında ilk Akköy yazısını ilerleyen günlerde yazacaktım.


Ancak Akköy ziyareti nedeniyle erkene aldım.


Sebebi şu:


90’lı yıllar…


O zamanlarda da böyle yazılar yazıyorduk.


Köyün yolu yok, traktörler zor gidiyor.


Ulaşım yok vs.


Zamanın Zonguldak Valisi Sayın Sami Seçkin, yazıları dikkate alıp bir köy ziyareti gerçekleştiriyor.


“Vali Bey köye rahat gitsin, arabasının altı vurmasın, yoldaki çukurlardan rahatsız olmasın” düşüncesiyle Vali Bey’i, Akköy’e, kullanmadığımız Fındıklı güzergahından götürüyorlar.

O zamanlar, Alaplı sınırları içerisinde bize yakın alabalık çiftlikleri vardı.

Oradan alabalık getiriyorlar.


İzzet ikram…


Herkes halinden memnun…


Mantık şu:


“Vali Bey’e ayıp olmasın…”


Evden çıkarken bin bir tembih:


“Sakın konuşmayın…”


Köy büyükleri de, ileri gelenleri öğütlüyor.


Böyle yetiştik biz.


Edebimizdendir.


İstemedik.


İsteyemedik.


Tabii bu başka sorunları ortaya çıkardı.


“Edepsizlik yapmayalım!” derken kendimize, çoluk-çocuğumuza, geleceğimize haksızlık yaptık.

Büyükler ne derse o…

Sonuç…


Köyde durabilen insan kalmadı.


Akşamları 4-5 kahvehanenin dolup taştığı Akköy’de, şimdilerde çay ocağı bile yok.


Bu da yetmedi.


“İnsanlar birbirlerini ziyaret etmesinler” diye aralarına “fis (dedikodu)” soktuk.

İşte sebebi buydu Sayın Kaymakamım…

Onun için damdan düşer gibi yazdık Pazartesi…


Bu yazı, gazetede Çarşamba günü yayınlanacak.


Ancak köy ziyaretinizden etkilenmemek için bunu Pazartesi’den yazdım.



Lojmanımız olsun…



Köyümüzde iki tane binamız var.


Biri iki katlı, diğeri üç katlı…


“Yayla” gibiler maşallah.

Çok şükür.

Bize sorarsanız, cem-kültür evi...


Düğün salonu, bayram yeri…


Adı çok.


Yetkililere sorunca, hizmet binası…


Şimdiki hocamızın köyde kendi evi var.


Orada kalıyor. Yarın tayini çıkar, gider. Emekli olur vs. Buraya mutlaka bir imam gelir.


Sorun, o zaman ortaya çıkar.


Bir lojman yok.


Önerimiz şu:


Camiye yakın olan binanın bir bölümünde lojman olsun.


İki oda mı verirler?


Üç oda mı verirler?


Yoksa “bize hoca-moca lazım değil” diye yer mi vermezler?


Ya da son çare “buraya kimseyi sokmayalım” deyip caminin yanına minik bir lojman mı yaparlar?


Onu bilemeyiz.


Artık yönetim kendisine ne yakıştırırsa, onu yapsın.



Elektrik direklerine harçsız beton…



Elektrik hatları yenilendi.


Taşeron firma aylarca çalıştı.


Köylü de onlara baktı. Çay-çorba…


Bizim köyde “bakım” iyidir.


Elektrik hatlarını yenileyen firmanın çalışanları da, bizim köyden nasibini aldılar.


Biz de onlardan aldık!


Ama onlar gibi mutlu değiliz.


Neden?


Direklerin yerlerini kazdılar.


Diplerine hazır beton döktüler.


Yarıdan yukarısını ise iş makinasıyla yaptıkları harç ile doldurdular.


Onlar köyden ayrılmadan direklerin dibindeki betonlar çatlamaya başladı.


Sonradan dökülen ilave betonlar, dağılmaya başlamış.


İnşallah bu dağılma yüzeysel kalır da, ileride ciddi sorunlar yaşanmaz.


Biz hep böyleyiz. Geleni ağırlarız. Onlar yüzümüze gülerler. Arkamızdan iş çevirip, görevlerini eksik yaparlar.


Ayıplarını yüzlerine vurmayız.


Taşeron firma da aynen öyle yaptı.


Hatta yarım kalan işler var.


Köy yönetimi biliyor, biz de biliyoruz.


Ama “ayıp olmasın” diye yönetime de bir şey söylemeyiz.


Tamamlanacağı günü bekliyoruz.

“BİMER’e yazmadan önce tamamlanır” diye umuyoruz.