Öğle yemeği...

Ardından çay...

Sonra hayat başlar.

Eğer kar yağışı durmuşsa...

Dışarı çıkarız...

Çatılardan kar saçarız.

Açlıktan eve uçuşan kuşlara yem atarız.

Yakalayabilirsek...

Severiz.

Yem-su verir...

Yine doğaya salarız.

Kasnak (karda batmamak için yuvarlak bir ağaç halkanın içerisine ip örülerek ayağın altına bağlanan bir araç) giyeriz.

Kar üzerinde yürürüz.

Bir-iki saate yorulur...

Eve geliriz.

Isınırız.

Sonra bir ağırlık çöker.

Zaman zaman adam boyunu geçen alevlerin karşısına koyun postu serer...

Yatarız...

Öyle ki...

Bir tarafımız ısınır...

Öbür tarafa döneriz.

Fazla sürmez uyku...

Adı; şekerleme...

Bol oksijen...

Her şey doğal...

Dinç bir şekilde uyanırız.

Bu kez oyun başlar.

Üçtaş...

Beştaş...

Dokuztaş...

Hayvan-bitki...

Vesaire...

Oyun oynayacak kimse olmazsa...

Bu kez yerdeki kilimin üzerinde başlar oyun...

Bazen bir tahta parçasından yapılan oyuncak araba...

Patika yollardan ilerler...

Bize oyuncak getirir.

Bazen ceviz-fındık oyuncak olur.

Fındıklar küçükbaş...

Cevizler büyükbaş...

Hayvan otlatırız, kilim desenleri arasında...

[*] [*] [*] [*]

İkindiden sonra akşam hazırlığı başlar büyükler için.

Hayvanlara akşam yiyeceği...

Hep aynı...

Kış boyunca...

Ot-saman-kuru yaprak.

Karanlık çökerken...

Bazen kapı çalınır.

Bu dar günde kapı çalınmışsa...

O misafir...

Hakkıyla ağırlanır.

Dedem...

Rahmetli hoş-beşten sonra ortalıktan kaybolur.

Bilmeyen "kenef"e gitti zanneder.

On dakika sürmez.

Elinde ya bir ciğer...

Ya bir put ile girer içeri...

Babaanneme seslenir...

- Gülizar!

Şunu ateşe koy...

O anlardı.

Yahni mi olacak?

Şiş kebap mı?

Közde mi olacak?

Tavada mı?

Sesini çıkarmaz.

Hazırlık devam eder.

Sonra sofralar kurulur.

Gece yarılarına kadar muhabbet edilir.

İnsanlar...

Hal-hatır eder...

Çoluk-çocuk üzerine...

Geçim üzerine konuşurlardı.

Dedikodu o zamanlarda sanki icat olmamış.

Olmuşsa da...

Bizimkiler bilmiyordur.

Duruma göre...

Misafir ya eline bir çıra parçası alır...

Yola çıkardı.

Ya da yatıya kalırdı.

Kısacası...

Bir zamanlar bizim memlekete kar yağardı.

İnsanın içi ısınırdı.

İnsanlar birbirine sarılırdı.

Şimdi...

İnsanlar ağustos ayında bile birbirlerine serin gidiyor.

Kalın sağlıcakla...