Hazırlıklar...

İlkbahardan başlar.

Kar, yeryüzünü beyaza boyayıncaya kadar devam eder.

Varsayalım ki...

Öyle olsun.

Yazda karınca gibi çalıştıysak...

Şimdi ağustosböceği gibi kemençe (kemane) çalma zamanı...

[*] [*] [*] [*]

Sabah kalkarsın...

Bir bakmışsın...

Her yer bembeyaz.

Kar, lapa lapa yağıyor.

İnsanın içini sıcaklık kaplıyor.

Elimizi-yüzümüzü yıkar...

Hemen ahıra ineriz.

Büyükbaşlara...

Saman...

Yem...

Yal...

Küçükbaşlara...

Yaprak...

Tuz...

Sağılacaklar varsa...

Sağılır.

Onlar rahatsa...

Gün bize kalmıştır.

[*] [*] [*] [*]

Koltuğumuzun altına...

Kucağımıza yarma odunlar alır...

Hemen eve çıkarız.

Çorba kaynamıştır.

Sofraya otururuz...

Önce çorba...

Sonra kahvaltılık...

Allah ne verdiyse...

Yazdan ne hazırlandıysa...

[*] [*] [*] [*]

Tenekelerden bal...

Torbalardan keş...

Askıdan kuru incir...

Pestil...

Kavanozlardan pekmez...

Reçel...

Kavran (içi oyulmuş ağaç kaplar) peynir...

Sepetlerden yumurta...

Daha ne varsa...

Serilir sofraya...

Süt...

Onu zaten kalkar kalkmaz ballı...

Yumurtalı içersin...

Çay...

Sorarlar...

- Kara çay mı?

Ihlamur mu?

Bizim tercihimiz ıhlamur.

Kara çayın ne adı...

Ne tadı...

Ihlamurun yanından geçmez.

Hele değişik tatlandırıcılar atılmışsa ıhlamura...

Ayva yaprağı...

Defne yaprağı...

Kekik...

Vesaire gibi...

[*] [*] [*] [*]

Kahvaltı biter...

Geçeriz ocağın karşısına...

Yarma odunlar dikine yerleşir...

Yandıkça kor olur.

Öğleye doğru kor, yığın olur.

Bu arada sohbet...

Hikayeler...

Bilmeceler devam eder.

Radyoda kısa dalga çalar.

Bir köşede sabahtan yoğrulan hamur kendine gelir.

Kor yığını açılır.

Ortasına mancar yaprağı serilir.

Üzerine hamur çöreklenir.

Mancar yaprağı ile kapatılır.

Kor yeniden üzerine çekilir.

Yavaş yavaş pişer.

Belli zaman sonra çıkar.

İçine tereyağı...

Keş...

Peynir...

Bal...

Canınız ne çekerse...

Koyarsınız...

Çay-ayran...

Tercihe bağlı...

Daha yiyemeden köşe bitti.

İnşallah başka bir zaman birlikte yeriz.

(Devamı yarın)