Bilge bir kişiye sormuşlar.

- Dünyada en çok kimi seversiniz?

- Terzimi...

-Aman üstad!

Ailenizde...

Etrafınızda...

O kadar çok kimse var ki...

Neden terziyi seviyorsunuz?

- Terzimi severim.

Çünkü...

Ona her gittiğimde ölçümü yeniden alır.

Hatta...

Önce prova alır...

Sonra düzeltme yapar.

Duruma göre değişir.

Birkaç defa alır ölçüyü...

Ta ki...

Elbiseme son halini verinceye kadar...

Dener...

Ölçer...

Yine dener...

Yine ölçer...

Ama diğerleri öyle değildir.

Benim hakkımda bir kez karar verir.

Ölünceye kadar...

Beni hep aynı gözle görür.

[*] [*] [*] [*]

Biz nasılız?

Bakıyoruz.

Karar veriyoruz.

Hatta öyle ki...

Giyinişinden...

Bakışından...

Konuşmasından...

Daha insanları görür görmez not veriyoruz.

Sonrası...

Ya da özeti...

İnsanları kıyafetleriyle karşılıyoruz.

Konuştuklarıyla ağırlıyoruz.

İmajlarıyla hatırlıyoruz.

Öyle ki...

O gün...

O an yanlış anladıysak...

Bizde öyle kalıyoruz.

[*] [*] [*] [*]

Asıl soru şu...

Kimi seviyoruz?

Kim bizi seviyor?

İyilik-kötülük...

İki arkadaş...

Çölde yolculuk yaparlar.

Bir ara...

Tartışırlar.

Biri, arkadaşının yüzüne sert bir tokat atar.

Tokat yiyen üzülür.

Kalbi kırılır.

Arkadaşına karşılık vermez.

Eğilip kuma yazı yazar.

- Bugün en iyi arkadaşım bana tokat attı.

Yürümeye devam ederler.

Yolları, ırmak kenarına çıkar.

Su içerler.

Ellerini-yüzlerini yıkarlar.

Mataralarını doldururlar.

Tokat yiyenin ayağı kayar.

Irmağa düşer.

Yüzme bilmiyordu.

Tam boğuluyordu ki...

Arkadaşı elini uzatıp onu kurtardı.

Sudan çıkan arkadaş...

Bir kayanın üzerine şöyle yazdı...

- Bugün en iyi arkadaşım hayatımı kurtardı.

Diğeri sordu...

- Canın yanınca kuma yazdın.

Kurtulunca taşa yazdın.

Neden?

- Üzüntümüzü kuma yazalım...

Öyle ki...

Af rüzgarları o yazıyı silebilsin.

Yapılan iyiliği taşa yazalım...

Öyle ki...

Gün gelir...

Öfke, kin, intikam rüzgarları onu oradan silemesin.

[*] [*] [*] [*]

Hikaye güzel.

Yapabilmek bir kenara dursun...

Yolunda bulunmak...

Gayret göstermek...

O dahi güzel...

Kalın sağlıcakla...