Çelik...

Bir karış serçe parmak kalınlığında sopa...

Çomak...

Baston boyu...

Rahatça savrulabilecek biraz daha kalın bir sopa...

Oyun ekipmanı bunlar...

İki kişi oynanır.

Daha fazla kişi olursa...

Takım olarak oynanır.

[*] [*] [*] [*]

Önce kimin başlayacağı belirlenir...

Yaş mı, kuru mu?

Bozuk para olmadığından...

Yazı-tura atılmaz.

Onun yerine bir taş parçası alınır.

Bir tarafı tükürük ile ıslatılır.

Rakibe sorulur.

- Yaş mı, kuru mu?

Taş havaya atılır.

Kazanan oyuna başlar.

Bazen işin keyfi uzatılır.

Sayılır...

Portakalı soydum.

Baş ucuma koydum.

Bir yalan uydurdum.

Duma duma dum.

Kırmızı mum.

Terazi lastik.

Jimnastik...

Uzat uzatabildiğin kadar.

Kazanan böyle de tespit edilir.

Oyuna başlar...

[*] [*] [*] [*]

Oyuna kimin başlayacağı atış ile de belirlenebilir.

Kim çeliği daha uzağa atarsa...

Oyuna o da başlayabilir.

Formül çok...

[*] [*] [*] [*]

Kara lastiklerin topuklarıyla yere bir çukur açılır.

Çelik üzerine konur...

Çomak ile çelik önce havaya kaldırılır...

Sonra da hızlı bir şekilde vurulur.

Mümkün olan en uzağa atma gayreti gösterilir.

Çomak yere bırakılır.

Rakip çeliği alır.

Eliyle yerde duran çomağı vurmak için fırlatır.

Eğer ilk atışta çomağı vurursa...

Atış sırası ona geçer.

Vuramazsa, durum değişir.

Bu kez ilk atışı yapan oyuncu çomağı eline alır.

Diğer oyuncu çeliği alır.

Çukura atmaya çalışır.

Diğer oyuncu ise, atılan çeliği, çomakla uzaklaştırma gayreti içerisinde olur.

Eğer tek atışta çelik çukura yaklaşırsa...

Atış hakkı diğer oyuncuya geçer.

Atılan çeliği, çomak ile vurarak uzaklaştıra bilinirse...

O zaman çeliğin olduğu yere kadar kaç adım ise...

O kadar sayı kazanılır.

Atış yapılırken çeliği havada tutan oyuncu yine sayı kazanır.

Oyun hakkını elde eder.

[*] [*] [*] [*]

Biz böyle oynardık.

Tabi...

Köye...

Yöreye...

Bölgeye göre değişiklik gösterdiği durumlar olabilir.

[*] [*] [*] [*]

Güzel oyun.

Hareketli...

Beceri gerektirir.

Tehlikeli...

Maazallah...

Çelik insanları yaralayabilir.

[*] [*] [*] [*]

Bizim büyüklerimiz...

Bu oyunu çok tasvip etmezlerdi.

Kızarlardı...

- Bırakın oğlum şu çelik-çomak oyununu...

Bir sakatlık yapacaksınız.

Zamanla oyun yaşını geçtik.

Baktık bu sözü yine duyar olduk.

Bu kez yaptığımız işleri beğenmediklerinde...

Ya da iyi zannettiğimiz...

Ancak sonu kötü bitecek işler için aynı sözü kullandılar.

Riskli davranışlarda...

Hep söylediler...

- Bırakın çelik-çomak işini...

Yıllar geçti...

Aynısını biz söylüyoruz.

Sorumluluk sahibi olmak böyle bir duyguymuş meğer.

[*] [*] [*] [*]

Sonuç...

Portakalı görmeden bilmecesini okuduk.

Bozuk paramız olmadığında taş ile kura çektik.

Yine de çocukluğumuzun en güzel günlerini çelik-çomak oyunuyla geçirdik.

Ne diyeceğiz?

Bakın etrafınıza...

Çelik-çomak oynayanlara notunu siz verin.

Kalın sağlıcakla...