Bana, Bartınlı olmama rağmen, Bartınlıların Zonguldak&[#]8217;a göç edişlerinden bahsetmediğim serzenişinde bulunuyorsun. Yazılarımı herhalde pek takip etmemişsin. Mesela, 21 Ağustos 2011 tarihli, bu köşede çıkan &[#]8220;Çocukken neler oynardık&[#]8221; başlıklı yazımda Bartınlı pazarcı Melek Hanım&[#]8217;ın hayatından bir kesit yazmıştım.



&[#]8220;Bartın&[#]8217;dan Zonguldak&[#]8217;a sebze ve meyve taşıyıp, Zonguldak&[#]8217;ta ticaret yapmaya başlayan babaannem Melek Hanımı o dönem herkes yadırgamış. &[#]8216;Erkeklerin içinde ne işin var&[#]8217; diye, moralini bozmuşlar. Kocası Irak&[#]8217;ta öldü mü- kaldı mı bilmiyormuş. İki küçük çocuk, biri babam, diğeri halam&[#]8230; Bu kadını cesaretlendiren, &[#]8216;yapabilirsin, sen kimseye aldırma&[#]8217; diyen kişi Ali Şeker Bey, babaannemin arkadaşıymış. Babaannem, bu hikâyesini gelinine (anneme) anlatmış. Ben sizin yazınızdan bahsedince hemen hatırladı.


Çektirmelerin sahipleri bir dönem sadece sebzeleri Zonguldak&[#]8217;a taşıyıp, malların sahiplerini götürmek istememişler. Babaannem bunun üzerine, büyük küfelerden birinin içine girip, üzerini diktirmiş, Zonguldak&[#]8217;a kadar yolculuk etmiş. Zonguldak&[#]8217;ta küfeden çıkınca, kaptan şok olmuş. Sizin yazdığınız yazı sayesinde hepsini anmış olduk. Nur içinde yatsınlar. Keşke bizim de arkamızdan anlatılabilecek böyle güzel hikâyelerimiz olabilse.&[#]8221;


Bu anıyı bana, şimdi İzmir&[#]8217;de ikamet eden, Melek Hanım&[#]8217;ın torunu Reyhan Orhun yazarak iletmişti.


Ayrıca, &[#]8220;Şeker Tadında Anılar&[#]8221; kitabımın 119. sayfasındaki &[#]8220;Bartın&[#]8217;a selam&[#]8221; başlıklı yazımı da hatırlatırım.



Bartın, herkesin evinin ihtiyacını karşılayacak kadar verimli toprağa sahip, tarihi bir kent. Tarıma elverişsiz arazileri, çoğunun da kan davaları nedeniyle, Doğu Karadeniz&[#]8217;den göçüp, şimdi Zonguldaklı olan hemşehrilerimizin Zonguldak&[#]8217;ı işgalinin yanında, diğer bölgelerden göç edenler, çok azınlıkta kalmış.


Bartınlılara gelince, senin sülalen ve benim babam gibi, geçimi dar olanlar, Zonguldak&[#]8217;ta hayat mücadelesi yapmışlar. Onların bize anlattığı maceraları &[#]8220;olamaz bu kadar&[#]8221; dedirtir.


Mesela, meşhur Bakkaloğulları.. Açtıkları fırında 24 saat bedenen çalıştıkları gibi, ekmeklerinin kusursuz olması için fırındaki hamamböceği, fare.. gibi haşerelerle devamlı mücadele etmişler, ve hep un çuvallarının üzerinde uyumuşlardır.



Bartın&[#]8217;lı Kasapoğulları&[#]8217;nın içinde, en tanınanı deden Ahmet Kasapoğlu&[#]8217;dur. O da, nihayetinde Defterdar Sokağında kavafiye ve ayakkabı imalat ve tamiratı dükkanı açtı. Komşumuz oldu.


Darlıktan kurtulunca, oğulları da dükkanında çalışmaya başlayınca, güzel giyinmeye başladı. Her gün ceket- kravatla işe gelirdi. Ceket ön mendil cebinde, üç- dört tane kalemi bulunurdu. Bizde (Bartınlılarda) fiyaka yapana &[#]8220;porumcu&[#]8221; derler. O da porumu çok severdi. Fakat gene eli sıkıydı. (Beleş) çay içmeye bizim dükkana gelirdi. Bir keresinde, sobanın yanına oturdu, çayını söyledik, çaycı elindeki iki tane dolu dolu, çay tepsisiyle(terazisiyle) geldi. Bir bardak çayı Ahmet Abiye verdi. Ahmet Abi, merakla çaycıya, diğer çayları nereye götürdüğünü sordu. O da safiyane, &[#]8220;Kasapoğlunun dükkanına..&[#]8221; diye cevapladı. Meğer, Ahmet Abi dükkanından çıkınca, çocukları hemen çayları sipariş etmişler&[#]8230;


Rahmetli babam da böyleydi. O camiye gidince, kahveleri getirtir, sigaralarımızı içebilirdik.



Hepsinin ruhları şad olsun, haklarını helal etsinler.


Onların alın terlerinin üstünde saltanat sürüyoruz&[#]8230;



Cihangir Kasapoğlu, şimdilik bu kadar..


[*][*][*]



Okuyucularıma sağlık ve huzur dilerim.


Köylü pazarımıza muhakkak gidin, marketlere esir olmayın. Bol bol taze balık pişiriniz.


Zonguldak&[#]8217;ımızdan bereket fışkırıyor... Değerlendirin.