Gazetemiz yazarlarından Ali Kaya&[#]8217;nın geçen haftaki &[#]8220;Endemik bitki tarımı&[#]8221; başlıklı yazısı üzerine, bir hatıramı anlatmak istiyorum:

1974 yılında, hasta olan kızımız Nazlı&[#]8217;nın tedavisi amacıyla, Prof. Dr. Anna Arslan&[#]8217;la görüşmek için Romanya&[#]8217;ya gitmiştim.

O yıllarda Romanya, Başkan Çavuşesku idaresinde, sosyalizmle yönetiliyordu ve bolluk içindeydi. Halkın bütün gereksinmeleri çok mükemmel sağlanıyordu, fakat hürriyet olmadığı için toplumda bir doyumsuzluk vardı. Romanya&[#]8217;da ailece bir ay kadar kaldık.

Tarımsal alanların ve ürünlerin hepsi devlete aitti. Vatandaşların bahçelerindeki kümeste besledikleri tavukların yumurtalarının bile sahibi devletti. Mısır tarlalarının arasından geçerken, imrenilecek şekilde bol olan mısırlardan bir koçan dahi koparılamaz ve satılamazdı. Bir gün, böyle bir tarlanın yanından geçerken durdum, arabamın bagajına onlarca mısır kopartıp doldurdum. Akşam, kaldığımız aile pansiyonuna geldiğimde, bütün komşulara dağıttım. Bayram ettiler. Fakat, yakalansaydım, muhakkak ağır bir cezayla mahkum olacağımı söylediler. Ben de, isterlerse mısırların parasını vermekten çekinmediğimi, atalarımın vaktiyle sahip olduğu bu topraklarda hakkımın olduğunu iddia ettim.

Bir gün, Köstence Belediye Başkanı ve birkaç kişi ile şehrin büyük meydanında, güzel bir kafenin bahçesinde muhabbet ediyoruz. Birden pırpır bir uçak, arkasında beyaz bir bulut bırakarak peydah oldu ve üzerimizden geçerken, ben korkudan kafenin içine girdim. Beni hayretle izleyenler, &[#]8220;Neden kaçtın?&[#]8221; dediler. Uçak şehri ilaçlıyormuş. Biz o zamanlar böyle bir şey görmemiştik, bilmiyorduk. (Bugün hala bilmiyoruz.) Ben, komik duruma düşmemek için, &[#]8220;Bizde bu gibi şeyler gündüz olmaz, gece olur&[#]8221; dedim. Konuşurken, iki ülkenin tarım konusu açıldı.

Belediye Başkanı, Anadolu topraklarının dünyanın en bereketli toprakları olduğunu- Ali Kaya&[#]8217;nın dediği gibi- kendi kendine yetişen doğal meyve ve sebzelerin çok bol olduğunu söyledi ve ekledi:

&[#]8220;Siz o toprakları ekip biçmeseniz dahi, o topraklar sizi besler. Siz, bir sandalyede oturuyorsunuz ve sağ elinizle sağdaki, sol elinizle soldaki, kendi kendine yetişen ürünlere uzanıp besleniyorsunuz. Başka da bir çaba göstermiyorsunuz. Çapaçulluğunuz, huduttan girer girmez kendini belli ediyor. Ormanlarınız, tarlalarınız bakımsız, tarım alanlarının çoğu boş, ekili veya dikili olanlar da düzensiz. Gene de Anadolu toprağının bereketini tüketemezsiz.&[#]8217;

[*][*][*][*]

Ali Kaya&[#]8217;nın kulakları çınlasın. Hayal görüyor. İstediklerinin yüzde 10&[#]8217;u bile bu memlekette yapılmaz. Köylümüz, yeteri kadar çalışır, sonra da, &[#]8220;boşver&[#]8221; bir hayat yaşar.

Bu konuda ilgili kurumların halkı eğitmek ve daha çok üretim yaptırmak için çalışmaları da yetersiz kalıyor.

Ali Kaya, yazısında, &[#]8220;övez&[#]8221; meyvesini ve &[#]8220;muşmula&[#]8221;yı unutmuş&[#]8230;

Eskiden annelerimiz, -o zamanlar plastik damacana yoktu- cam damacanalar vardı, evdeki meyve artıklarını, kabuklarını bu cam damacanaya koyar, üzerine de su doldurur, fışıramasını beklerlerdi. Bunun suyu mis gibi kokar, tadı da çok keskin olurdu. Her seferinde alınan su kadar, üzerine su ilave edilirdi. Bunun adı &[#]8220;tükenmez&[#]8221;di. Ben içmeye doyamazdım.

Çocukluğum meyve ağaçları tepesinde, Ali Kaya&[#]8217;nın dediği meyveleri yamaçlarda bulup, bol bol yemekle geçti. Bir seferinde Bartın&[#]8217;da üzüm çardağında üzüm salkımı koparırken, kocaman bir yılanın başı da çardaktan sarkmış, yaprakların arasından bana bakıyordu. İkimiz de usulca birbirimizden kaçtık.

Taze fındığı çok severdim. Cahillik işte, dişimle kırmaktan, dişlerimi döktüm.

En çok sevdiğim ise, taze sütlü cevizdi. Ekmeğe çok güzel katık olurdu.

Karpuz ve kavun, Zonguldak&[#]8217;a trenle gelir, vagonlardan 15-20 kişilik postalarla elden ele atılarak boşaltılır, kamyonlarla sergilere taşınırdı.

Tavsiye ederim, mısır zamanı taze mısırı hemen sapından koparıp közleyiniz. Sütlü mısırın közlemesi, sokaklarda satılan mısırla mukayese dahi edilemez.

Döküntü olarak atılan elma ve armutları doğrayıp güzelce haşlayın. Tadına doyum olmaz.

Kestane zamanı, kestaneyi kesmeden, yayarak on gün dinlenmeye bırakın. Kabuğu köhneyince yiyiniz. Biz buna &[#]8220;yavşak&[#]8221; deriz. Kestane ne güzel bir meyvedir, çeşit çeşit yenebilir. Kıymetini bilin.

Akçakoca ile Çakraz arasında yetişen kestanemiz, dünyanın en leziz kestanesiymiş. Kestane zamanı, diğer illerdeki dostlarıma kargoyla kestane gönderirim. Çok makbule geçtiğini söylerler. Tek mahsuru, bazen kurtlanıverir.

Zonguldak&[#]8217;ımızın kendine mahsus &[#]8220;dalbastı kirazı&[#]8221; da çok güzeldir, ama çabuk kurtlanır. Ben kurduna-murduna aldırış etmem, yerim.

Sebzelerde de yöremizin en lezzetlisi &[#]8220;hodan (ıspıt- zılbıt)&[#]8221;dır. Ayıklaması zordur, elleri boyar. Ama kral yemeğidir. Mevsiminde Zonguldak pazarında bolca bulunur. Ormanlarda kendiliğinden yetişen, eflatun çiçekli bu bitkinin kökünü yeriz. Eşim Afet Hanım, bu yemeği çok güzel yapar. (Diğer tüm yemekler gibi&[#]8230;)

Belli yerlerde &[#]8220;yerelması&[#]8221; yetişir. Zeytinyağlı yemeği pek hoş, hafif olur. Güzelce yıkadıktan sonra çiğ de yenebilir.

[*][*][*][*]

Bu mübarek Ramazan gününde, oruç tutanlarınızın bu yazımla ağzını sulandırdımsa, özür dilerim.

Size tavsiyem, gereğinden fazla yemek yapıp dolaplarınızı doldurmayınız. Pideyi yiyeceğiniz kadar satın alın, israf etmeyiniz.

Sağlıkta ve huzurda olmanıza dua ederim.

Bu sıcak Ramazan günlerinde, oruç tutanlarınızı da tebrik ederim.

Allah kolaylık versin.