Rengarenk balonlar...

Bir ipe bağlamış...

Parkta gezdiriyor.

Bağırıyor...

- Baloncu...

Uçan balonlarım var.

Tüm çocukların gözü onda...

Parası olanlar...

Yanında anne-babası olanlar...

Girdiler sıraya...

Birer birer aldılar en güzel balonları...

Yine de çok vardı geride...

Baloncu geziyor...

O da peşinden gidiyordu.

Biraz gidiyor...

Arada bağırıyor.

- Baloncu...

Balonlarım var.

Derken...

Bir ara baloncu ile göz göze geldi.

Tüm cesaretini topladı.

- Baloncu amca...

Benim hiç balonum olmadı.

Bana balon verir misin?

- Paran var mı?

Sen onu söyle bana...

- Bayramda vardı.

- Şimdi var mı?

- Yok ama...

Heyecanla...

Büyük bir umutla devam etti.

- Önümüzdeki bayram yine olacak.

- Ben buradayım.

Bayramda gel.

O zaman balon veririm.

Çocuk başını eğdi.

Umutları söndü.

Hayalleri yıkıldı.

Döndü...

Gözleri doldu.

Yürüdü.

Minik adımlar attı.

Balonlara yakın kalmak için çok yavaş yürüdü.

Birkaç adım attı.

Döndü.

Balonlara yeniden baktı.

Gördüklerine inanamadı.

Ne yapacağını bilemedi.

Nasıl olmuşsa...

Balonlar adamın elinden kurtulmuş...

Bir akasya ağacının dallarına takılmış...

Öylece asılı duruyor.

Adam şaşkın...

Ne yapacağını bilemez halde...

Çocuğa ilişti gözü...

- Küçük!

Balonları ağaçtan indirirsen birini sana veririm.

Çok sevindi...

Ayağına batan dikenlere aldırış etmeden tırmandı ağaca...

Balonlara ulaştığında kısa bir süre seyretti.

Balonların biri hariç hepsini indirdi.

O iki diken arasına sıkışmış...

Çekerse patlayacak...

Cesaret edemedi.

Kan-ter içerisinde indi ağaçtan...

- Balonların birini bana verecektiniz?

- Senin balon ağaçta kaldı.

İstersen çık al.

Çöktü yere...

Dikti gözlerini ağaca...

Baloncu uzaklaştı.

Epey vakit geçti.

- Olsun...

Ağacın üzerinde kalsa da...

Balonum var artık...

[*] [*] [*] [*]

Tam bir Akköy tarifi...

İki diken arasında...

Çeksen patlayacak.

Çekmesen...

Darda kaldı...

[*] [*] [*] [*]

Zonguldak da böyle...

Öyle bir yerde kaldı ki koca şehir...

İki dünya arasında...

Baloncunun insafına kaldık.