Filyos Belediyesi'nin resmi sosyal medya hesabından yayımlanan iki görüntü, ortalığı ayağa kaldırdı.

Zonguldak Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü yetkilileri, dün sabah beldeye gidip inceleme yaptılar.

Filyos Ateş Tuğla Fabrikası; 3 gündür toz-duman yayıyor, tepki doruğa çıkıyor.

Aynı saatlerde Zonguldak Valisi Erdoğan Bektaş, bu sabah Pusula'ya şu açıklamayı yapıyor:

"Filyos Projesi Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) raporunda 'bacalı sanayi olmayacak' kuralı var. Bunu uygulamak zorundayız, başka şansımız yok."

İşadamı İsmail Recai Şanlı, Pusula'ya gönderdiği yorumda şöyle diyor:

"Sayın Vali ne kadar samimi acaba? Önce Filyos'un göbeğinde hiçbir filtresi olmadan çalışan Filyos Ateş Tuğla Fabrikası'na bir baksın. Eğer uzaktan göremiyorsa, beni çağırsın yanına; görüntüleri göstereyim kendisine."

Zonguldak'ta işler böyle yürüyor.

Yönetilmiyor, idare ediliyor.

Sağdaki Zonguldaklı,

ama yanındaki kim?

Zongukdaklının biri...

İtalya'da Fiat fabrikasında çalışan bir işçi...

O zamanki Sovyet lideri Krusçev, resmi bir ziyaret için İtalya'ya gelmiş.

Programda Fiat tesisleri de var.

Fabrikanın tezgahları arasında dolaşırken, Zonguldaklıya rastlamış.

Herkesin gözü önünde "Vay Zonguldaklı kardeşim..." diye sarılıp kucaklaşmış.

Orada ayaküstü sohbet etmişler.

Tüm protokol, bu dostluktan şaşkın...

Konuk gittikten sonra patron, Zonguldaklıyı çağırıp, Krusçev'i nereden tanıdığını sormuş.

Hemşehrimiz; "Hiiiç..." demiş.

"Ben eskiden komünisttim. 1 Mayıs kutlamaları için parti beni Moskova'ya göndermişti. Orada tanışmıştım."

Olay unutulmuş.

Üç-beş ay sonra, bu kez Amerika Başkanı Nixon gelmiş İtalya'ya.

Yine aynı program ve fabrika ziyareti...

Tezgahların arasında; "Vay Zonguldaklı kardeşim...", "Vay Nixon..." muhabbeti...

İyice meraklanan patron; ziyaretten sonra, Zonguldaklıyı yine çağırtmış.

Soru da, cevap da aynı: "Bir ara Amerika'ya göç etmeye kalkıştım. New York'ta başım polisle belaya girdi. Bu Nixon, o zaman çiçeği burnunda bir avukattı. Beni o savunmuştu."

Olay bu kadarla kalsa iyi.

İki ay sonra, Fransa Başkanı De Gaulle ziyaretinde de aynı manzara yaşanınca; patron Agnelli derin bunalımlara girmiş.

Kendisini tanıyan yok.

Yanında çalışan Zonguldaklının, uluslararası çevresi var.

- De Gaulle'ü nereden tanıyorsun?

- Nazilere karşı Paris'te yeraltı savaşı yapıyorduk. Özel kuryesiydim.

- Sen herkesi tanır mısın?

- Evet, hemen hemen...

Patron iyice hırslanmış.

- Neredeyse Papa da arkadaşım diyeceksin.

Zonguldaklı gülmüş.

- Tabii. Yakın arkadaşımdır.

Çıldırma noktasına gelen Agnelli haykırmış:

- İspatla. İspatlayamazsan kovarım...

Zonguldaklı:

- Tamam, bu pazar ayininde Vatikan meydanında olun. Papa balkondan halkı takdis ederken, ben yanında olacağım.

Patron, pazarı iple çekmiş.

Vatikan'da Papa'yı bekleyen kalabalığın arasına karışıp, beklemeye başlamış.

Bir süre sonra Papa balkona çıkmış.

Yanında Yine Zonguldaklı...

Kalabalığa bakıp, patronunu bulmaya çalışıyor.

O sırada bir kargaşa olmuş.

Biri bayılmış.

Zonguldaklı, bayılanın kendi patronu olduğunu görünce, Papa'ya; "Bana müsaade" deyip meydana koşmuş.

Agnelli yerde yatıyor.

Bir-iki kişi de ayıltmaya çalışıyor.

Zonguldaklı çevresindekilere; "Bu benim patronumdur, ne oldu?" diye sorunca, biri cevap vermiş:

- Siz Papa ile balkona çıktığınızda, bunun önünde iki Japon turist vardı. Japonlardan biri, senin patronuna döndü. "Şu sağdaki bizim Zonguldaklı, ama yanındaki kim?" diye sorunca; seninki düşüp bayıldı.

Not: Bu yazı fıkra filan değil. Zonguldak'ta, bu yazıdaki karaktere benzer o kadar çok insan var ki!