Seçim sürecinin yorgunluğunu daha yeni yeni üzerimizden atıyoruz.
İnsanlara verdiğiniz değerin karşılığını her zaman alamazsınız.
Gerçi, toprağa verdiğiniz emeği de her zaman tam olarak alamıyorsunuz.
Mesela, hıyar dikiyorsunuz...
Havalar kurak gidiyor.
Suluyorsunuz ama iyi bellemiyorsunuz.
Yabani otları temizlemiyorsunuz.
Suyu fazla verirseniz, yine sorun yaşıyorsunuz.
Gübre eksik olursa sorun, fazla olursa yine sorun...
"Azı karar, çoğu zarar" bir durum söz konusu...
Doğanın kanunu aynı.
Emek vereceksin.
Seveceksin.
Ama bunları sürekli yapacaksın.
Sonra bekleyeceksin.
İnsan da öyle değil mi?
Çevresinde yabani insanlar biterse...
Onları da söküp atacaksın!
Ya da sen onlardan uzaklaşacaksın!
Diyeceksiniz ki:
“Bazı insanlar ayrık otu gibi, uzanıp bizi buluyorlar.”
Kökünden sökeceksin!

Etme cahil ile sohbet küstürürsün!

Geçen gün bir yerel gazetede isimsiz kulis yayınlandı!
Bir politikacının, kendisi için aldığı gömleği-pantolonu etrafına söylediği, iltifat beklediği yazılıyordu!
Zonguldak’ta yaşayan biri, bu yazıyı okuduğunda tek atışta bu ismi tahmin ediyordu!
Biz de bu satırları okurken, Mevlana’nın sözlerini hatırladık...
“Nice insanlar gördüm üstünde elbisesi yok, nice elbiseler gördüm içinde insan yok.”
Bunlar konuşulacak adam değil, konu edilecek adam hiç değil!
Aklıma şu söz geliyor...
“Etme cahil ile sohbet küstürürsün, cam kırığı ile alma taharet kestirirsin.”
Aman dikkat!

Yeniden aday olun, seçimi alın, sonra konuşun!

Politikacılar kazanırken, kendileri kazanıyor!
Kaybederken, başkaları yüzünden kaybediyor!
Kaybederken, şikayet ettiği kişiler sayesinde seçim kazandığını anlamak zor değil!
Kaybetme psikolojisi ile şekilden şekile giren politikacıların, sorumluluğu önce kendilerinde aramaları gerekir!
Bu ifadeleri, sadece zirvedeki siyasetçiler için söylemiyoruz!
Muhalefet partilerindeki adaylar da böyle!
Mesela, bir beldede çok iddialı bir aday, mevcut başkanın astığı afiş kadar oy alamadı!
Seçim döneminde ne kadar iddialı laflar etmişse, seçim sonrasında da o kadar iddialı bahaneler üretti!
Kendine güvenen politikacı, bir sonraki seçimde aday olur, seçimi alır, ondan sonra konuşur!

Kıssadan Hisse: Özrü kabahatinden büyük!

Padişah, vezirini imtihan etmek istemiş, "Öyle bir durum yaratacaksın ki, özrün kabahatinden büyük olsun" demiş.
Bunun üzerine vezir, zamanını kollamış, padişahın arkasından yaklaşarak ona bir çimdik atmış.
Padişah, hışımla geri dönüp, "Bre gafil, bu ne iş?" diye onu haşlayınca, vezir cevabı yapıştırmış:
"Kusura bakmayın padişahım. Sizi hanım sultan sandım."
Böylece, "özrü kabahatinden büyük" bir durum ortaya çıkmış ve vezir, padişahın takdirine mazhar olmuş.

Günün Fıkrası: Serbest seçim...

Karadeniz kıyısındaki bir otele "tam pansiyon" gelen İstanbullu turist, ikinci günün sonunda isyan etmiş:
“Acente bize, 'Yemekte seçim serbest' demişti. Oysa iki gündür hamsiden başka bir şey yok menüde. Nerede serbest seçim?”
Otelci, pişkin pişkin açıklamış:
"İster yersiniz, ister yemezsiniz. İşte size serbest seçim! Ben size 'yemek zorundasınız' mı dedim?"