Kömürün ve kömür madenciliğinin, tüm dünya ve var olduğu ülkeler, bölgeler, kentler için taşıdığı önemi anlatmak için, bu günkü Avrupa Birliği'nin Avrupa Kömür ve Çelik Birliği ile başladığını bilmek yeterli olacaktır. Madenciliğin bu en geniş ve önemli kolu, son yıllarda bu öneminde azalmalar olmuş olsa da, hala vazgeçilmezliğini sürdürüyor.

[*] [*] [*] [*]

Değerli okurlarım; Zonguldak taşkömürü havzası ve Zonguldak, herhalde, kömürün ve kömür madenciliğinin bir coğrafyadaki gelişme ve gerileme etkilerinin dünyada en iyi görülebileceği yerlerden birisidir. Bu coğrafyalarda her ekonomik, sosyal ve kültürel faaliyetin içinde, doğrudan ya da dolaylı olarak kömürün etkisi olur.

1978 yılından günümüze, iki yılda bir, 40 yıldır tekrarlanan ve TMMOB Maden Mühendisleri Odası Zonguldak Şubesi tarafından gerçekleştirilen "Türkiye Kömür Kongreleri"ni kentimize taşıyan da, Zonguldak'taki kömür varlığıdır. Sonuncusu, 11-13 Nisan 2018 tarihleri arasında gerçekleştirilen bu bilimsel etkinlikte, ülkemizdeki ve özellikle de taşkömürü havzasındaki kömür madenciliğinin sorunları konuşulup tartışılagelmiş, çözüm önerileri üretilmeye çalışılmıştır.

Bu kongrelere, her defasında, üniversitelerden ve ülkemizin kömür madenciliği ile ilgili kamu ve özel sektöründen geniş katılımların olduğu ve onlarca bildirinin sunulup tartışıldığı, panellerin ve sergilerin düzenlendiği biliniyor. Bugüne kadar yapılan kongrelerin program kitapçıkları ve bildiri kitapları incelendiğinde, sunulan bildirilerin, tartışılan konuların, yapılan önerilerin ve eleştirilerin büyük bir bölümünün Zonguldak taşkömürü havzası ve Zonguldak ile ilgili olduğu görülür.

Bu kongrelerin organizasyon ve yürütülme faaliyetlerinin, ev sahibi olmaları nedeniyle, genelde, Bülent Ecevit Üniversitesi (BEÜ) Maden Mühendisliği Bölümü öğretim elemanları, öğrencileri ve Türkiye Taşkömürü Kurumu'nda (TTK) görev yapan mühendisler tarafından gerçekleştirildiği biliniyor.

Konunun uzmanları, son yıllarda bu kongrelere olan ilgi, katılım ve desteklerin, ortaya konulan önerilerin ve özellikle de kongrelerde sunulan bildirilerin içeriklerinin ve bilimsel niteliklerinin, sektöre ve topluma yansımalarının, havzadaki madencilik faaliyetleri gibi, yıldan yıla gerileyen bir grafik izlediğini ifade ediyorlar.

Organizasyonlarda görev alan kongre görevlilerinin, çoğu kez tarafımdan da görülen ve bilinen iyi niyetli, heyecanlı, özverili çabalarının (nedenleri dışarıda olduğu için), kongrelerle ilgili bu olumsuz grafiği olumluya dönüştürmede yeterli olamadığı da yapılan değerlendirmeler arasındadır.

Bu kongrelerle ilgili olarak, bazı çevrelerde, "Bu kongreler yıllardır yapılıyor. Her seferinde, Zonguldak taşkömürü havzası ve ülke madenciliği ile ilgili sorunlar tartışılıyor, eleştiriler yapılıyor, görüşler ve öneriler ortaya çıkıyor. Sonuçları sektör ilgilerine ve yetkililere ulaşıyor. Ancak Zonguldak taşkömürü havzasının ve madenciliğin durumu ortadadır. Özellikle son yıllardaki kongrelerin meslektaşlar arasında kaynaşma ve tanışma ortamları yaratma, Zonguldak'a az-çok turistik ve ticari katkılar sağlama dışında bir yararının olduğunu söylemek zordur. Hal böyle olunca, bu kongreleri niçin yapıyoruz?" mealinde değerlendirmeler yapıldığını duyuyoruz. Ancak bu değerlendirmelere katılmak mümkün değildir. Zira kongrelerde yaşanan kalite düşüşlerinin ve yarar kayıplarının, daha çok, ülke genelindeki olumsuzluklardan ve özellikle de üniversitelerdeki kalite kayıplarından kaynaklandığı biliniyor.

[*] [*] [*] [*]

Değerli okurlarım; kamusal yararlar konusunda düşünceler üretenlerin, öneriler geliştirenlerin, bu düşünce ve önerilerinin doğruluklarını, uygunluklarını, uygulanabilirliklerini, yaptıkları eleştirilerinin haklılıklarını kendileri gibi düşünmeyenlere, gerçekleştirme yetkisine sahip olanlara ve halka anlatmaları, anlatma ve iletişim ortamları yaratma çabaları içinde olmaları da beklenir.

Bu nedenle, bu kongrelerde, Zonguldak taşkömürü havzasının sorunları ile ilgili olarak, üretilen sonuç ürünleri ve önerileri, eğer uygulamaya yansımıyorsa ve değer bulmuyorsa, bu organizasyonları yapanların, ürünleri üretenlerin bu durumun nedenlerini de araştırmaları gerekir. İktidar gücünü elinde bulunduranların, yöneticilerin, kendilerine sunulan, ülke ve millet yararına, uygulanması mümkün olan bir projeyi, öneriyi, haklı bir eleştiriyi, gerekçesini anlatmadıkça, reddetmelerinin zorluğu da bilinmelidir.

[*] [*] [*] [*]

Değerli okurlarım; örneğin, Rize için çay, Ordu-Giresun illerimiz için fındık, bu illerimizin ana geçim kaynağıdır. Zonguldak için de kömür madenciliği daha da önemlidir. Bu tür tek geçim kaynağına bağlı sosyal coğrafyalarda, yeni geçim kaynakları oluşturulmadan, politikacıların ve yöneticilerin (özellikle de halka açık ortamlarda), bu geçim kaynakları ile ilgili olumsuz eylem ve söylemler ortaya koymalarının çok zor olduğu biliniyor.

Buna karşın, bu ekonomik faaliyetlerle ilgili konuların, özellikle gerçekleştirme sorumluluğu olmayanların; popülist niyetli söylemler ve eylemler üretmelerine, politik amaçları için toplumu yanıltma vasıtaları olarak kullanmalarına çok uygun vasıtalar olduğu da biliniyor.

Özellikle son yıllarda gerçekleştirilen kömür kongrelerinin sonuç bildirileri incelendiğinde, Zonguldak taşkömürü havzası ile ilgili olarak, ilgili sendika ve başta ana muhalefet partisi olmak üzere, muhalefet partilerinin de paylaştığı bilinen, tespit, talep ve önerilerden bazıları, mealen, aşağıda özetleniyor:

[*] Zonguldak taşkömürü havzasında kamunun 5 milyon, özel sektörün de 5 milyon ton olmak üzere, yılda on milyon ton üretim kapasitesi mevcuttur. Bu kapasite değerlendirilmeli, üretimin önündeki engeller kaldırılarak üretim artırılmalı, ithalat azaltılmalıdır.

[*] Kamu ve özel sektör faaliyetlerinde, işçi sağlığı ve iş güvenliği mevzuatının eksiksiz uygulanması sağlanmalıdır.

[*] Özelleştirme ve rödevans uygulamalarına son verilmelidir.

[*] Devletin getirdiği maliyet artışları nedeniyle, yer altı maden üretimi için getirilen devlet desteği yetersizdir. Bu desteğin artırılması gerekir.

[*] Sorunlara, bilim ve teknolojinin öngördüğü yaklaşımlarla çözümler üretilmelidir.

[*] Kent ve bölge için madencilik dışında mutlaka alternatif geçim imkanları yaratılmalıdır. Bunu sağlayamadığı için de, sağlanana kadar, Zonguldak için pozitif ayrıcalıklar sağlamalıdır.

......

[*] [*] [*] [*]

Değerli okurlarım; bu satırların yazarının (Maden Mühendisliği Bölümü'nde 16 yıl öğretim üyeliği ve 10 yıl da madencilik faaliyetleriyle benzerliği olan (karayolculuk) işleri içinde olmasına rağmen!), madencilik ile ilgili görüş ve öneriler sunması doğru ve etik de olmaz. Ancak kendileri ile görüşme imkanı bulduğum konunun içinde olan bazı deneyimli dostlarımın ve de deneyimli eski öğrencilerimin, Zonguldak taşkömürü havzası ve TTK ile ilgili olarak tarafıma ilettikleri bazı görüş ve değerlendirmeleri de aşağıda sizlerle paylaşmak istiyorum:

[*] TTK, bin 500 TL'ye malettiği kömürü, ortalama 250 TL'ye satıyor. Böyle bir üretim faaliyetinin sürdürülmesi mümkün değildir. Bu maliyetin politik etkilemelerden uzak, nitelikli ve etkin bir yönetim uygulaması ile 500 TL civarına düşürülmesi mümkündür. Bu da, yeraltı madenciliği için kabul edilebilir bir maliyettir. Maliyeti düşürme, iş kazalarını azaltma çerçevesinde, mutlaka maden direği kullanımını da ortadan kaldıran mekanize üretrime geçilmelidir.

[*] Havzada faaliyet gösteren özel sektörde, asgari ücretin iki katı olan 3 bin 450 TL (zayıf örgütlü, küçük firmalarda ise 2 bin TL dolayında) aylık ücret ödenen kişi başına 3 bin kilogram dolayında satılabilir kömür üretilirken, TTK'da (ikramiye vs. ile) 6 bin TL aylık karşılığı 400 kilogram dolayında satılabilir üretim yapılabiliyor.

[*] Bu kadar olumsuzlukların, doğal zorlukların olduğu bir havzada, insan yaşamının, çevrenin ve ekonominin çok önem kazandığı günümüzde, dünyadaki genel gidişe de uygun olarak, Zonguldak taşkömürü havzası için de, ülke ve bölge yararının belirleyici olduğu bir durum değerlendirmesinin yapılması kaçınılmazdır.

[*] Sektörün kamu ayağında, işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda ilgili mevzuatın gerekleri yapılıyor olsa da, özellikle küçük firmalara ait özel ocaklarda bunun ve işçi haklarının gereğince sağlandığını söylemek mümkün değildir.

[*] Konun tarafları, sorunları; ülke, bölge ve çalışanların yararları göz önünde bulundurularak, diyalog ve uzlaşı içinde çözmeleri tek yoldur. Bu konular; politik, ideolojik ve makam mücadelelerine vasıta yapılmamalıdır.

......

[*] [*] [*] [*]

Ülkemizde, seçimlerin 18 ay öne alınması ile doğal olarak, her konu, bu gelişmenin gerisinde kalıyor. İnşallah, "Bu ortamda, Kömür Kongresini kim okur?" diyenler haklı çıkmaz! Seçimlerin; ülkemiz ve milletimiz için hayırlı sonuçlar vermesini, uygar ülkelerde olduğu gibi barış ve kardeşlik içinde geçmesini dilerim.