Ereğli'den Akköy'e...

İki yol var.

Bir...

Ereğli...

Kepez...

Delihakkı...

Subaşı...

Kızılcapınar...

Tam buraya kadar...

Devrek yolu projesine dahil.

İdare eder.

Sonrası...

Kaç yıllık yol...

Bilmiyorum.

Perişan.

Çiğdemli...

Ortacı...

Ormanlı...

Belde merkezinden yol ikiye ayrılır.

Ormanlı Köyü...

Sonra 6 kilometre rampa...

Diğeri...

Kaptaş yolu üzeri...

Fındıklı Köyü...

Sonrası...

Çömlekçi...

Akköy...

Burada rampa az.

Yol 2 kilometre daha uzun.

Her iki yol da perişan.

[*] [*] [*] [*]

İki...

Ereğli...

Potpaşı...

Bölücek...

Kaptaş...

Fındıklı...

Akköy...

Yol düzayak...

Trafik rahat.

Ancak...

Yılan eğrisi gibi...

Yetmezmiş gibi...

Deniz gibi dalgalı...

Bata-çıka gidiyoruz.

30 kilometrelik yol.

Bir saat...

[*] [*] [*] [*]

İki güzergah...

Mutlaka elden geçmeli.

Çünkü...

Grup yolları...

Sonrası...

Mahalle yollarımız yok.

Hiç yok gibi...

Günlerce çalışma yapıldı.

Özel İdare çalıştı.

Çalıştı.

Ortada yol yok.

Neden?

İki nedeni var.

Bir...

Akköy'ün merkeze uzaklığı...

Çalışan personel...

Sabah mesai başlayınca yola çıkıyor...

Köye gelmesi bir saat...

İşe başlaması...

İki saat...

Öğle yemeği en az bir saat.

Bir saat de dönüş.

Sekiz saatlik mesainin yarısı yolda-izde...

Öyle ki...

Zaman kısa...

İş çok.

Yetişmiyor.

Hatta öyle ki...

Özel İdare personeline köylerden salma yapıp para toplandığını biliriz.

Ayriyeten yemek ikramı...

Hatta yemek parası...

Bu derinlemesine...

Ayrı bir konu...

İki...

İş makinasını gönderip...

Gerisini muhtarlara bırakmak...

İş bilmezler...

Bilseler de...

Ayrım yaparlar.

Kendini destekleyenler...

Desteklemeyenler...

Sonuç...

Devletin personeli çalıştırılır.

Makinası çalışır.

Mazotu harcanır.

Ama iş görülmez.

Elimizde sadece "yolsuzluk" kalır!