Biz eskiden...
Böyle başlıyor cümle.

Ardı arkası kesilmiyor.
[*] [*] [*] [*]
Mısır ekerdik.
Süt mısır yedirmezlerdi.
Sebep?
Tarlaya domuz gelirmiş.
Biz bunun hesabını yaparken.
Memleket istila edilmiş.
Akköy'e gelince...
Haşlaması ayrı.
Közlemesi ayrı.
Yetmiyor...
Buzdolabına...
Derin dondurucuya...
Hatta konserveye...

Hem yiyoruz.
Hem saklıyoruz.
Domuzdan baş edemiyoruz.
Çok sıkışınca...
- Onlar da can taşıyor.
- Herkes nasibini yer...
Gibi cümleler kurup rahatlıyoruz.
[*] [*] [*] [*]
Süt, ayran, yoğurt...
Günlük tüketilen hayvansal ürünlerin başında geliyor.
Özellikle yaz mevsiminde.
Yumurta, peynir, tereyağı...
Olmazsa olmazımız...
'Bola-döke' derler bizde.
Yediğin önünde.
Yemediğin arkanda türünden.
Kış mevsimi sıkıntılıdır.
Küçükbaşlar soğulur.
Büyükbaş varsa...
O da sütü az verir.
Tavuklar yumurtlamaz.
Büyüklerin deyimiyle 'bir tam boğaz'...
İlla ki doyacak.
Hazıra dağ dayanmaz.
Yazdan hazırlık yapılır.
Ayransız sofradan kalkılmaz.
İlla ki soğukluk olacak.
Kış da sıkıntı olmasın diye...
Alternatif...
Hoşaf...
Şimdiki gibi cam şişe...
Kavanoz bulmak kolay değil.
Hoşaf nasıl olacak?

Elma, armut, üzüm, erik...
Kurutulur.
Lazım olduğunda...
Suya atılır.
Kaynatılır.
Soğutulur.
Afiyet olsun.
Buz gibi hoşafımız oldu.

Doğal.
Yetmez diye...
Pestil yapılır.
Ben kiren (kızılcık) pestilini severim.
Toplanır.
Kaynatılır.
Bezden geçirilerek süzülür.
Tepsiye...
Temiz bir beze serilerek kurutulur.
Dürüm gibi yenir.
Ekmeğe katık olur.
Bir parça kırıp suyun içine atarsın.
Erir.

Sofraya soğukluk olur.
Örnekleri çoğaltmak mümkün.
Bunları büyükler anlatırken...
'Yokluk' diye anlatıyorlar.
Biz ise...
Hatırlıyoruz.
İmreniyoruz.
'Bolluk' olarak algılıyoruz.
Koruyucu, kimyasal yok.
İstediğiniz meyve suyu.
Yaz-kış hazır.
Emek istiyor.
[*] [*] [*] [*]
Yokluk insanı mucit yapar.
Emekçi yapar.
Azıcık elimiz güçlendi.
İlk iş...
Hazıra koştuk.
Yoklukta doğal beslendik.
Varlıkta...
Nasıl beslendiğimiz malum.
Kalın sağlıcakla...