İnsanoğlu çocukluktan sıkılır.
Büyümek için acele eder.
Büyüyünce de çocukluğunu özler.
Para kazanmak için çalışır.
Kendinden fedakarlık yapar.
Gençliğinden, sağlığından olur.
Sağlığını kazanmak için tüm kazanımlarını vermeye razı olur.
Hiç ölmeyecekmiş gibi yaşar.
Hep dünya için.
Önce kendi.
Sonra aile.
Çoluk-çocuk.
Torun toprak.
Hep daha fazlasını ister.
Bir vadi dolusu altını olsa.
İkinci vadi de altın ile dolup kendisinin olsun ister.
Sonra da hiç yaşamamış gibi ölür.
Tabii burası genelleme.
Aksine...
Tarihte derin izler bırakan insanlar mevcut.
İnsanlık tarihinin nüfusunu hayal edecek olursak...
Milyarlarca insan arasında bırakalım da insanların, milletlerin, ülkelerin tarihini değiştirenler elbette olacaktır.
Olmuştur da.
Onlar istisna.
Onları tarihin şanlı sayfalarında hak ettikleri yere koyarsak.
Geri kalan milyarlarca insandan iz yok.
Öyle ki...
Bir ömre göre çok uzun bir zaman dilimini hayata hazırlanmak için harcarlar.
Hak vaki olur.
Geri dönüp bakarlar ki, yaşamaya vakit kalmamış.
Yarını öyle düşünürler ki...
Her şey yarın için.
Fakat bir türlü o yarın gelmez.
Tam 'geldi' dedikleri zaman anlarlar.
Dün zaten avuçlarının içinden kayıp gitmişti.
Meğer bugün de gitmiş.
Yaşanacağı belli olmayan bir yarın için bugünler gider.
Geriye ne bir söz kalır.
Ne bir iz.
Nede bir eser.
Halbuki...
Hayat dünde değil.
O yaşanıp gitti.
Dünden bize kalan yaşanmışlıklarımızdır.
Daha eskiye gitsek.
Bize büyüklerimizin aktardığı tarihtir.
O da tecrübedir.
Önce bilgi sahibi olmak.
Sonra fikir üretmek için 'dün' ve daha öncesi bize lazım.
O tecrübe bize bugünü daha verimli yaşamak için şart.
Eğer bugünü düne eşit yaşamazsak.
Zaten yarınları da kurmuşuz.
Kurtarmışız demektir.
[*] [*] [*] [*]
Diyarbakır Zerzevan Kalesi (MÖ 822-611)
60 dönümlük bir tepede kurulu.
Roma'nın sınır garnizonu olarak kullandığı ve gözün görebildiği tüm alana hakim bir yerde.
Milimetrik hesap ile 8,5 kilometre uzaklıktaki su kanallar ile kaledeki su sarnıçlarına getirilip depolanıyor.
Kayalar oyulmuş.
4 bin ton su kapasiteli sarnıçlar yapılmış.
Asırlar öncesinde insanlar bunu yapmış.
Dün bizimdi boş geçti, yeni bir eser yok.
Bugün her türlü teknolojik imkanımız var.
Su için Cuma günleri minberden Allah'a yalvarıyoruz.
Yarına bırakacağımız bir eser yok.
İktidarı, muhalefeti bir kenara bırakalım.
Çünkü onların yerini millet tayin ediyor.
O zaman aynaya bakalım.
Ne demişti Eflatun.
Sorgulanmayan bir hayat yaşanmaya değmez.