Günün son dersi...

Herkes sabırsız.

- Zil çalsa da çıksak...

Defterler-kitaplar çantalara yerleştirildi.

Zil çalsa...

Hepsi dışarı fırlayacak.

Yalnız biri ağırdan alıyor.

Ali...

Hiç acele etmiyor.

En son o çıkacak.

Hatta herkes çıktıktan sonra da biraz sınıfta kalacak gibi...

Arkadaşlarının gitmesini bekliyor sanki.

Bir yandan da göz ucuyla öğretmenini süzüyor.

Onun da gitmesini istemiyor gibi.

Öğretmen bu durumu fark etti.

Zil çaldı...

Herkes hurra dışarı...

İtiş-kakış...

Sınıfta en son öğretmen ile Ali kaldı.

- Ali, sen eve gitmeyecek misin?

- Gideceğim.

Ancak sizinle konuşmak istiyorum.

- Ne söyleyeceksin?

- Ahmet arkadaşımın durumu iyi değil.

Annesi beslenme çantasına az bir şeyler koyuyor.

Ona yardım etmek istiyorum.

Benim yardım ettiğimi bilmesin.

Üzülür.

Her gün bir simit parası vermek istiyorum.

Size versem...

Siz ona verir misiniz?

Öğretmen şaşırdı.

Bu çocuk çalışkan...

Sevimli...

İyi niyetli...

Düşünceli...

Vefakar...

Ancak onun da durumu çok iyi değil.

- Ali, sizin de maddi durumunuz pek iyi değil.

Nasıl yardım edeceksin?

- Evet öğretmenim.

Babam çoğu zaman iş bulamıyor.

Ben de çalışıyorum.

Simit satıyorum.

Öğretmen duygulandı.

Onu takdir ediyor.

Ancak bu durumda yardım etmesinin de çok doğru olduğunu düşünmüyordu.

Onu, bu fikirden vazgeçirmek için konuşmaya devam etti.

- Ali, büyüyünce ne olacaksın?

- Zengin bir işadamı...

- İstersen acele etme.

Büyüyünce çok para kazanırsın.

Çok insana daha fazla yardım edersin.

- Olmaz öğretmenim.

- Neden olmaz?

- Üç sebebim var.

Bir... Bu para zaten benim değil.

İyilik yapıyorum.

Allah, beni insanlara sevimli gösteriyor.

Onlar daha fazla simit alıyor.

Çok simit satıyorum.

İyiliğin karşılığıdır bu simit.

Sevimliliğin karşılığı...

İki... Ağaç yaş iken eğilir.

Şimdiden iyilik yapmazsam...

Büyüyünce yapmak zor gelir.

Hiç yardım yapamam.

Onun için şimdiden yardım etmeye alışmam lazım.

Üç... Her gün bir simit parası kadar yardım edebilirim.

Allah, her insanı gücü nispetinde sorumlu tutar.

Ben bir simit miktarı yardım edebilmekle mesulüm.

Bir simit parası ile cennete girebilirim.

Hem büyümeme ihtimalim var.

Büyüsem de, zengin bir işadamı olamayabilirim.

Onun için benim bir simide gücüm yetiyor.

O kadar yardım etmek istiyorum.

[*] [*] [*] [*]

Biz ne diyelim?

Herkes gücü yettiğinden sorumlu...

Yüce Mevla, hiçbir kuluna kaldıramayacağı yükü yüklemez...

Allah, bizi yardım edebilen kullarından eylesin.

Her şeyini kaybeden adam...

Perişan...

Arar doktorunu...

- Her şey bitti.

Ben bittim.

Param bitti.

Her şeyimi kaybettim.

- Görebiliyor musun?

- Görebiliyorum.

- Yürüyebiliyor musun?

- Yürüyebiliyorum.

- Belli ki duyabiliyorsun.

Yoksa benimle telefonda konuşamazdın.

- Evet, duyabiliyorum.

- Her şeyin duruyor.

Sadece paranı kaybetmişsin.