"Sabahın köründe..."
Öyle söylerlerdi.
Şimdi anlıyorum.
Gün ışık saçmadan.
Kerahat vakti girmeden kalkardık.
Günün ilk ışığıyla...
Daha doğrusu...
O günün anlatımıyla...
Kuşluk vakti uyandırılırdık.
Başucumuza, ayak dibimize soyduğumuz elbiseleri alel acele giyerdik.
Kahvaltı...
Adını köyden çıkınca öğrendim.
Çorba vardı.
Ne bulursak?
Ya da akşamdan ne hazırlandıysa.
Yer sofrasındaki büyük sahanlara konan aşa, hep birlikte kaşık çalardık.
- Kişinin yemek yemesinden belli olur çalışması.
Bu söz düsturumuz.
Ne kadar düzenli, hızlı, edepli yersek...
O kadar göze girerdik.
Aferin, bizim için olimpiyat madalyası gibiydi.
Sonrası, sal hayvanları.
Kuşluk vakti. (Kuşluklamak)
Bugünün sabah namazını ölçek alsak.
Saat beş buçuk ile sekiz buçuk arası.
En yakın merada hayvanları doyur.
Dokuz'da ders zili çalar.
Saat üç gibi ders biter.
Bu kez başka yakın meraya.
Hayvanların akşam otlaması.
Akşamın 'dar'ı...
Karanlıkta dön.
El ayak yıka.
Kandil ışığında ders çalış.
[*] [*] [*] [*]
Yol, elektrik yok.
Suların bolluğu, bereketi tartışılmaz.
Göreneksizlik olduğunu şimdi anlıyoruz.
Evden uzaktaydı su boruları.
Güğümle, kazanla taşı.
Sürüyle davar (küçükbaş), onlarca mal (büyükbaş)...
Bereketli topraklar.
Cennet bir köşe.
Cehennemi yaşamak zul gelirdi.
[*] [*] [*] [*]
Herkesin kızı, yan komşunun oğluna kaçıp kurtulurken...
Babamın büyük oğlunu şehire kaçırdım.
O gün başladı mücadele.
İnsandık.
Oysa...
Yolumuz olmalıydı.
Suyumuz eve akmalıydı.
Elektriğimiz olmalıydı.
İnsanca yaşamalıydık.
[*] [*] [*] [*]
Aradan otuz yıl geçti.
Kaymakamlar, valiler...
Her makamda siyasetçiler gördük.
Hepsine söyledik, yazdık.
Yıl 2020.
Halel günün şartlarına uygun yollar yok.
Öğrenciler, çamurlu yollardan geçip, okula gitme mücadelesi veriyor..
Elektriği olmayan evler var.
Bir yanda ırmaklar boşa akarken, evine su akmayan insanlar var.
[*] [*] [*] [*]
Herkesi okuduğunu söyleyen bir valimiz oldu.
Herkesin içinde biz var mıyız?
Bilmiyorum ama inandık.
Bu köşede iğne-ipliği de yazarız.
Malı-davarı da...
Tarihe not düşer; nereden gelip, nereye gideceğimize dair tespitler yaparız.
Büyüklerimize böylece arz ederiz ahvalimizi.
İsteriz ki, bilsinler halimizi.
Ellerinde sihirli değnek yok.
Gönlümüzden geçen şudur:

Şehirlere rahmet yağarken, bizim köylere de avanak ıslatan düşsün.
Azıcık adalet, bir bukle merhamet...
Bırakın hizmeti.
Bir tebessüm bize yeter.
İhtiyacımızdan, yokluğumuzdan, görmemişliğimizden abartırız...
Sizi 'güler yüzlü' insan olarak hatırlar, anlatırız.