Bir lokma...

Bir hırka...

Alır lokmasını...

Çıkar yollara...

Biraz yürür...

Biraz durur.

Ağaç gölgelerinde Kur'an okur.

Namaz kılar.

Zikir çeker.

Yine böyle bir zaman...

Kırlarda dolaşırken, ayağı sakat bir tilkiye rastlar.

Merak eder?

- Bu sakat haliyle ormanda nasıl yaşar?

Nasıl avlanır?

Karnını nasıl doyurur?

Başlar tilkiyi takip etmeye...

Biraz zaman sonra bir gürültü duyulur.

Derviş, bir ağaca çıkar.

Tilki, bir çalının arkasına saklanır.

Kocaman bir aslan...

Önünde azılı bir yaban domuzu...

Biner ensesine...

Başlar yemeye...

Karnını doyurur.

Geri kalanı bırakır, gider.

Tilki, çalının arasından çıkar.

Artıklardan karnını doyurur.

O da gider.

Buna rağmen halen geride başka hayvanları doyuracak artıklar kalır.

Derviş, şahit olduğu bu olaydan çok etkilenir.

- Rabbim ne kadar büyük!

Bu sakat tilkinin yemeğini ayağına yolluyor.

Benim rızkımı da gönderir elbet.

Allah'a sığınıp rızkımı bekleyeyim.

Başlar beklemeye...

Gün geçer...

Gelen-giden yok.

Hafta olur...

Gelen giden yok.

Derviş aç...

Çaresiz...

Takati kalmaz.

Ne bir lokma...

Ne bir tas su...

Yok...

Ormana gelen biri, dervişi kuytu köşede bulur.

Gözlerinin feri gitmiş...

Yüzünün rengi solmuş...

Yürümeye takati yok.

- Nedir bu halin?

Derviş, başından geçen tilki hikayesini anlatır.

Verdiği kararı söyler.

- Olur mu öyle şey?

Ne kadar yanlış düşünce...

Çalışmadan olur mu?

Kendini neden sakat tilkiye benzettin?

Çalış-çabala...

Güçlü aslana benzemeye gayret göster.

[*] [*] [*] [*]

Biz Akköy'de okumaya karar verdiğimizde biri sorsa...

- Okumak nedir?

Verecek cevabımız yoktu.

Zonguldak'a bakalım.

Ülkeye bakalım.

Şartlar zor.

Hayat çetin.

Eğer birilerinin vereceğindeyse gözümüz...

O ne verirse razı oluruz.

"Şükür" der, geçeriz.

Şükür lazım...

Ama tembelliğe, vurdumduymazlığa, aymazlığa "şükür" deyip geçemeyiz.

Çalışacağız...

Çabalayacağız...

Önce kendimize...

Ailemize ve milletimize sahip çıkacağız.

Dışarıdan kurtarıcı gelmeyecek.

Biz, bir olacağız.

Birbirimize sahip çıkacağız.

Tüm ödevlerimizi yapacağız.

Sonra işi Allah'a bırakacağız

Adına o zaman "tevekkül" deriz.