Gün doğdu...

Gün battı.

Haftalar...

Aylar geçti.

Mevsimler değişti.

Dallardan kar düştü.

Dalların beli doğruldu.

Yaprak açtı.

Gübresi, bakımı yapıldı.

Otu biçildi.

Püskül püskül sarktı dallardan...

Meyveye dönüştü.

Pataklar oluştu.

Yağmurda ıslandı.

Güneş ile beslendi.

İç doldurmaya başladı.

Fındık...

Bizim köylerin umudu.

Senede bir olacak.

Çok olacak.

Çok para edecek.

İnsanların hayali...

Projesi...

Umudu oldu fındık.

Hesaplar hep ona bağlı.

Borçlar ödenecek...

Ev alınacak...

Araba alınacak...

Çocuklar okutulacak...

Dahası...

En önemlisi...

Yeni yuvalar kurulacak.

Çocuklar evlendirilecek.

Düğün var.

Fındık sonu...

[*] [*] [*] [*]

Tüm bunlar...

Umutlar...

Hayaller...

Güzel günler...

Fındığa bağlı.

Ya fındık?

O da yağmura...

Güneşe...

Havaya bağlı.

Bu yıl mevsim güzel...

Güneş "serin"...

Yağmur verimli...

Başka ne var?

En önemlisi bu...

Nöbet...

Mevkii yüksek...

Dört yan orman.

İçerisi dolu...

Her türlü hayvanat...

Bizi ilgilendiren.

Konumuzla ilgili...

Ayı, domuz...

Fındık ile alakalı olanı onlar.

Sincap da var.

Ancak en önemlisi büyükleri...

Geceleri...

Sisli günler...

Arıyorlar.

Buluyorlar.

Saldırıyorlar.

Fındık bahçelerine...

Yiyorlar.

Kırıyorlar.

Döküyorlar.

Ürünü zayii ediyorlar.

Bahçeyi talan ediyorlar.

[*] [*] [*] [*]

Tam burada başlıyor.

Nöbet...

Fındık toplanana kadar...

Ürün çuvala girene kadar...

Artık durmak yok.

Nöbet başladı.

Ayı-domuz...

Yaratılışında olanı yapacak.

Köylü...

Nöbetini tutacak.

Fındık, milli servet...

Korunacak.

Sonrası...

Fiyat...

Vesaire...

Allah kolaylık versin.

Topal ve kör dilenci...

Bir gün adamın işyerine topal bir dilenci gelmiş.

Kendini acındırıp para istemiş.

Adam her ne kadar dilencilere karşı ön yargılı...

Yine de adama acıyıp bir miktar para vermiş.

Tam dilenci gidecekken, adam nasihat etmeyi ihmal etmemiş:

- Bak, her şeye rağmen haline şükretmelisin.

Belki ayağın topal olabilir, ama kör de olabilirdin.

Bunun üzerine dilenci cevap vermiş:

- Yok.

Onu da denedim.

O işte fazla para yok.

"Elli lira" diye beş lira veriyorlar.