Önce sordu.

- Ekmeğin başı neresi?

Sofrada sacda pişirilmiş yuvarlak bazlama var.

Mısır unundan yapılmış.

Köşesi yok.

Olsa, hemen göstereceğim.

Bulamadım.

Numaradan bir kaç nokta gösterdim.

Kabul etmedi.

- Bulamadım. Sen söyle...

- Ekmeğin başı, bismillah...

Yani besmele...

Bismillahirrahmanirrahim...

Anladım.

Devam etti.

- Ekmek nimettir.

Elini yıkamadan sofraya oturma.

"Bismillah" demeden ekmeği kırma.

Oturduğun sofra senden aşağıda olmasın.

- Yer sofrası var. O bizden aşağıda oluyor.

- O başka.

Bunda kastım şudur.

Sofraya otururken özellikle bir yükselme olması.

Yani sofradan yüksek oturak...

Sandalye vesaire...

Anladım...

- Yiyeceğin kadar ekmek böl.

Fazlasını ziyan etme.

Yedikçe yine bölersin.

Sofrada ekmek kırığı bırakma.

Ekmeği çöpe atma.

Ekmeğin kıymetini bilmezsen...

Kalkar gider.

Bulunduğu yeri terk eder.

Kendini aratır.

Demişti ya rahmetli...

Dedem...

- Ekmek nimettir.

Gerçekten nimet öyledir.

Tüm nimetler öyledir.

Kıymetini zamanında bilmezsen...

Kaybedince çok ararsın.

[*] [*] [*] [*]

Tüm nimetler öyle değil mi?

Sağlık...

Ömür...

En büyük nimetlerimiz.

Dişimiz ağrımadan bilmeyiz kıymetini...

Velhasıl...

Kıymetlerini bilmeliyiz...

Allah bizi kadir kıymet bilenlerden eylesin...

Hakverdi Topkaya...

Matematik öğretmenimiz...

İmam Hatip Lisesi'nden...

Kısa boylu...

Oldukça tombul...

Eğitiminin büyük bölümünü dışarıdan tamamlamış.

Zor şartlarda yaşamış.

Matematik öğretmeni olmuş.

Dersimize girmesi bizim için nimet.

Bize matematiği sevdirdi.

Hayata hazırladı.

Zor şartlarda yaşadığından...

Tırnaklarıyla kazıyarak geldiğinden...

Tembelliği sevmezdi.

Hele saygısızlığı hiç sevmezdi.

Allah razı olsun.

Saygısız arkadaşımız yoktu.

Zaman zaman tembellik yapardık.

Hocamız kulağımızı çekerdi.

Sonra üzülür...

Özür dilerdi.

Biz de dilerdik.

Kucaklaşırdık.

Elini öperdik.

Bir baba şefkatiyle yaklaşırdı.

Bir ağabey gibi davranır...

Bir arkadaş gibi severdi bizi.

Ne zaman, hangimizi görse...

Tanır...

Hatırlar...

Ya biz...

Biz kendi derdimize düştük.

Önce köyümüzden koptuk.

Sonra okulumuzdan gelen bağlarımızdan...

Yaş ilerledikçe eskiden kopuyoruz.

Allah sonumuzu hayır eylesin.