Dün...

Analarımız...

Beslemek için yemek pişirirdi.

Besmele ile başlar...

"Şifa olsun" diye dua ederlerdi.

Çorba, ekmeğe katık edilirdi.

Bugün...

Eşlerimiz...

Doyurmak için yemek pişiriyorlar.

Alelacele...

Bir an önce bitsin...

"Dizi kaçmasın" diye dua ediyorlar.

Dün...

Çocukların tahta oyuncakları vardı.

Çelik-çomak...

Uzun eşşek...

Cam bilyeler ile ebe...

Kör ebe...

Hayvan, şehir, bitki...

Oynarlardı.

Okumak için can atarlardı.

Yoksul aileler, eğitim bedelini ödeyemedikleri için ezilir...

Çocukları okutamamaktan yakınırlardı.

Bugün...

Çocukların bilgisayarları...

Tabletleri...

Akıllı telefonları var.

Üç-dört boyutlu...

Strateji oyunları...

Dijital oyunlar oynuyorlar.

Aileler, çocukları okutmak için can atıyorlar.

Her imkan var.

Çocuklar, okumadıkları için eziliyorlar.

Dün...

Gençler...

Büyüklere...

Bayanlara...

Otobüste yer verirdi.

Kitap okurdu.

Bugün...

Gençler...

Büyüklere...

Bayanlara...

Kimseye yer göstermiyor.

Akıllı telefonlarda müzik dinliyor...

Sosyal medyada fink atıyorlar.

Dün...

Mahalle...

Köy gençleri vardı.

Her yaşın ayrı grubu...

Büyükler abi...

Küçükler kardeşti.

Mahallenin namusu...

Onuru...

Gururu...

Şerefi vardı.

Hatta onu temsil eden insanlar vardı.

Gençler maç yaparken...

Küçükler top toplardı.

Kavga...

Birlikte yapılırdı.

Bugün...

Mahalle olgusu yok.

Köyde genç kalmadı.

Gruplar...

Sosyal medya hesaplarında...

Abiler...

Kardeşler, yerini "kankalar"a bıraktı.

Namus...

Gurur...

Şeref olgusu...

Mahalleden çekildi.

Bireylere kaldı.

Kurumsal futbol takımları kuruldu.

Mahallelerde top oynayacak yerlere müteahhitler yüksek bina dikti.

Aynı binada insanlar tanışmadan birlikte (!) yaşıyorlar.

Dün...

Mahallenin...

Köyün imamı vardı.

Herkes bilir-tanırdı.

O da köyünü-mahallesini bilirdi.

Bugün...

Din görevlimiz var.

Ona karşı olanlar biliyor.

O da...

Kendine karşı olanları biliyor.

Geri kalanları...

Musallada görüyor.

[*] [*] [*] [*]

Dün yaşıyor...

Bugün öldü.

Allah rahmet eylesin.