Mesleğe yeni başladığımız zamanlar.
İnternet yok.
Atamalar.
Tayinler.
Resmi gazeteden takip edilir.
Gazete de resmi kurumlara gelir.
Öyle öğrenir.
Takip ederdik.
Çok iyi haber kaynağınız varsa.
Ancak bir gazete baskıya girdikten sonra öğrenebilirsiniz.
Dahası yok.
Sonra haber yarışı başlar.
Ertesi gün gazete çıkacak.
Fotoğraf bulmak ne mümkün.
Yaygın gazetelerin arşivini tutardık.
Sırf ilerideki atamalarda bir kişinin fotoğrafını bulabilelim diye.
Onun için de çok şanslı olmak gerek.
Gittiğimiz şehirlerin yönetici rehberlerini arşiv için toplardık.
Her şehirden meslektaşlarımızdan diyalog kurmaya gayret ederdik.
Burada imdadımıza ajanslar yetişirdi.
Onların muhabir ağı çok geniş.
Bir atama kararı varsa.
[*][*][*]
Sorardık.
Sizin bürokrat bizim buraya tayin oldu.
Nasıl biridir?
Herkesin ölçüsü farklı.
Bazen tutmayabilir.
İyilik.
Kötülük.
Başarı.
Göreceli bir durum.
Aynısını bize de sorarlardı.
[*][*][*]
Örnek...
Kdz. Ereğli Kaymakamı İsmail Çorumluoğlu'nun tayini İzmir'e çıktı.
Gerçi Vali Yardımcısı olunca çok aranmazdık.
Ama vali ya da kaymakam olarak bir yere atanmış olsaydı.
Oradaki meslektaşlarımız bize sorardı.
Biz de kendi penceremizden cevap verirdik.
[*][*][*]
Mesela...
Çok başarılı bulan arkadaşlarımız var.
Onlar hizmetlerini anlatırdı.
Bize sorsalar.
Bizde ölçü belli.
Ayinesi iştir kişinin lafına bakılmaz.
Birebir şahit olduğum işleri var.
Üç yıl önce köye mühendis gönderdi.
Mühendisler onun gönderdiği işe bakmamışlar bile.
Su deposu yaptırdı.
Kullanılmaz halde.
Yetmedi.
Aynı su için başka masraflar yaptırdı.
Mahalle yolları için alt yapı malzemesi söz verdi.
Birkaç kamyon malzeme geldi.
Özel İdarenin makinası köyde birkaç gün yattı.
Velhasılı...
Devleti temsilen köyde inceleme yaptı.
Eksikleri gördü.
Biliyor.
Söz verdi.
Sözünü tutmadı.
Sonuç olarak.
İş takibi yok.
Görevlendirdiği kişiler iş yapmaz.
O da buna bakmaz.
Söz verir tutmaz.
Daha fazla söze ne hacet.
Bir iyiliğini görmedik.
Görmek isterdik.
Keşke görebilseydik.
Şimdi İzmir düşünsün.