Aksak Timur...
Anadolu'ya gelirken yanında getirdiği fillerden birini Akşehir'e bırakır.
- Bu erkek file iyi bakın...
Başına bir hal gelirse.
Hesabını cümlenizden sorarım.
Ahalide can korkusu.
İlk gün fark etmezler.
Başlarlar fili beslemeye.
Ancak fil bu.
Doymak bilmez.
İlerleyen zamanlarda elde avuçta ne varsa yer bitirir.
Bağ bahçe ezer geçer.
Darma duman eder.
Halk muzdarip.
Biçare çalarlar Nasreddin Hoca'nın kapısını.
Yalvar yakar.
- Biz perişan olduk.
Hükümdara söyle de şu fili başımızdan alsın.
- O zaman toplanın.
Birlikte çıkalım huzura.
Hoca önde.
Ahali arkasında.
Hoca 'elçiye zeval olmaz' düşüncesinde.
Yol alır.
Timur'un otağına yaklaştıkça arkadakileri can korkusu sarar.
Birer ikişer.
Ayrılırlar.
Hoca tam huzura girecek.
Geri döner bakar.
Kimse kalmamış.
Hemen kıvrak zekasını konuşturur.
- Hünkarım!
Bizim Akşehirli sizin fili çok sevdi.
Ama fil mahsun.
Yalnız.
İstiyorlar ki bunun yanına bir dişi fil daha verseniz.
Yuvası olsa.
Timur Hoca'ya hak verir.
Dişi fil sözü verir.
Hoca huzurdan ayrılır.
Eve dönerken...
Arkasından ayrılanlar bir-iki yol kenarından önüne çıkar.
- Hoca ne oldu?
- İkinci fil geliyor
[*][*][*]
Bir...
Biz fil beslemekten.
Hatta besleyememekten mağduruz.
Sesimiz çıkmıyor.
İki...
Filin sahibinden korkuyoruz.
Ona bir söz edemiyoruz.
Üç...
Öncü seçiyoruz.
Arkasında durmuyoruz.
Duramıyoruz.
[*][*][*]
Tam bir Zonguldak hikayesi.
Herkesten şikayetçiyiz.
Filden muzdaribiz.
Hükümdardan korkuyoruz.
Hocanın arkasında durmuyoruz.
Dursak bile...
O da fil olup geliyor.
Yine bize musallat oluyor.
[*][*][*]
Masumuz:
Hep şikayetçiyiz.
İyi de...
Ev sahibinin hiç mi kabahati yok.
Mesela...
Sivil Toplum Örgütlerine bakalım.
Zonguldak ölçeğinde.
Çok büyük çoğunluğu...
İşini batırmış.
Ailesini dağıtmış.
Oturacak yer arayışında...
Bu kişilere yetkiyi veriyoruz.
Bizi yönetmesini istiyoruz.
Sonra da hep birlikte şikayet ediyoruz.
Kendi ayakları üzerinde duramayan Zonguldak'ı nasıl ayağa kaldırsın?