Bir fırtına.
Bir buhran.
Zaman işledi.
2020 aldı başını gitti.
Biliyoruz ki kritik.
Zor bir dönem.
[*][*][*]
Bir...
Önce korunmak.
Aklımızın erdiği...
Elimizden geldiği kadarıyla...
Kendimizi düşündük.
Ailemizi düşündük.
Sağlık çalışanlarını düşündük.
Devletin emrine uyduk.
Mümkün olduğunca virüsten korunmaya çalıştık.
Çok şükür.
Bugünlere kadar başarılı da olduk.
[*][*][*]
İki...
Üretmek...
Mesai gözetmeksizin.
Habercilik yaptık.
En önemli haberleri verdik.
Zonguldak başta olmak üzere.
İnternet sitemize giren okurlarımız haberlere gösterdiği ilgi ile emeğimizin karşılığını verdi.
Olaya sadece habercilik gözüyle bakmıyoruz.
İşin muhasebesi.
Alt yapısı.
Yazılımı.
Tasarımı...
Hepsi bir bütün.
Üretmek için elimizden geleni yapma gayretinde bulunduk.
Başardık ta.
Grafiğimiz hep yükseldi.
7 milyon civarında kullanıcı
100 milyonu aşkın sayfa görüntüledi.
Engellemek isteyenler oldu.
Saldırdılar.
Ciddi emek harcadılar.
Bu bizi daha da güçlendirdi.
İşimize baktık.
Daha çok özen gösterdik.

Onları öyle üzdük.
Malum...
En iyi intikam başarıdır.
Sizi sevmeyen herkesi üzer.

Biz neredeyiz?
Kuyuya ahşap küfeyi salıyor.
Çekiyor yukarı.
Küfenin dibi delik.
İçindeki su hep geriye dökülüyor.
Oysaki...
Su içebilmek için...
Hem küfe suyun içine dalmalı.
Daha doğrusu suyun içinde olmalı.
Hem de su küfenin içinde olmalı.
[*][*][*]
Bu hikaye bize yaşadığımız durumu anımsattı.
Bizi özetliyor.
Sorsalar.
Söyleriz.
İslam'ın içindeyiz.
Eyvallah.
İyi de asıl soru şu.
İslam bizim içimizde mi?
Ya da ne kadar doluyuz?
Dibi delik küfe gibi.
Suyun içinde yüzüyoruz.
Derinlere dalıyoruz.
Hatta boğuluyoruz.
Sudan çekin bizi.
Görün.
İçimiz ne kadar dolu?
Ne kadar boş?
Ya da ne kadar süre dolu kalabiliyoruz?
Kısacası...
Nimetin içinde yüzüyoruz.
Bir balık gibi...
Yaşadığımız ummanın kıymetinden bi haberiz...