Nerede bir meyve fidanı görse...
İster dağın başı.
İster derenin dibi.
İster yolun üzeri.
İster uçurumun kenarı.
Eline üç çalı alır.
Üçgen bir şekilde fidanın etrafına diker.
Biraz böğürtlen tefeği (dikeni) toplar.
Olmadı...
Bol dikenli ham erik dalı.
Ham elma dalı.
Bulur.
Üçgen çalıların etrafını dikenli çalı ile çevirir.
Hayvan yaklaşmasın.
Keçi koyun.
Yaban hayvanı.
Bu fidanı ezmesin.
Yemesin.
Fidan büyüsün.
Korumaya alınan fidanlar takip edilir.
Mevsimi gelince.
Kaliteli türler ile aşı yapılır.
Belki de hiç insanın gelmeyeceği.
Yada çok az geleceği bir yerde.
Kaliteli bir meyve fidanı.
Büyür ağaç olur.
Ne işe yarayacak?
İşin en güzel yönü burası.
- Kurt kuş yesin.
Şimdi yeniden gezsek.
Büyük insanların çobanlık yaptığı ormanları.
O fidanlar ağaç olarak çıkar karşımıza.
Hikayesini bilmeyen.
Yolu oraya düşmüş insanlar anlam veremez.
- Burada ne işi var bu fidanın?
[*][*][*]
Modern yaşamın insanları.
Sosyal sorumluluk.
Doğayı sevmek.
Hayvanları sevmek.
Vesaire...
Cafcaflı sözlerle ifade ediyorlar ya...
Çok güzel insanlar gördük.
Elektriği, suyu, yolu olmayan köylerde.
Dağlarda çobanlık yapan.
Sadece etinden sütünden faydalandığı hayvanlara bakmadılar.
Doğadaki kurdu kuşu bile düşündüler.
Reklamsız.
Riyasız.
Gösterişsiz.
Sadece kendileri bildi.
Birde öğrettikleri.
Bir fidanı sırf Allah rızası için korudular.
Aşıladılar.
[*][*][*]
Bu hikayenin penceresinden bakıyorum.
Sadece kendini düşünen insanlar.
Eğer bir çıkar yoksa.
Kısacık ömre bir menfaat sığdıramıyorsa.
Ne kurda bakar.
Ne kuşa...
Hatta beraber yola çıktığı arkadaşa.
Evine yuva yapan eşe.
Kimseye bakmazlar.
Sadece kendilerine bakarlar.
Bırakın bir fidanı koruyup kollamayı.
Eğer çıkarları varsa.
Ormanı talan ederler.
[*][*][*]
Velhasılı...
Güzel insanlarımız vardı bizim.
Dağda güzel.
Evde güzel.
Oturdukları makamda güzel.
İz bıraktılar.
Bize düşen...
Onların izinden yürümek.
En azından gayret göstermek.
Kalın sağlıcakla.