Sadece birey olarak üzerime düşen görevi yerine getirmek için tekrarlıyorum.
Virüs.
Malum.
Maske.
Mesafe.
Temizlik.
Biz dikkat etmedikçe.
Virüs kol geziyor.
Yayılıyor.
Etrafımızdaki insanları birer birer nefessiz bırakıyor.

Her geçen gün yitirdiklerimizin sayısı artıyor.
Devlet tedbir alıyor.
Uyarıyor.
Doğrudur.
Yanlıştır.
Eksikler vardır.
Vesaire.
Bunların hepsi ayrı yazı konusu.
Her ne olursa olsun.
Ne yapsak yapalım.
Dikkatli olalım.
Biz kendimize sahip olalım.
Ailemizi, eşimizi dostumuzu uyaralım.
Daha çok acılar yaşanmasın.
Zira virüs ile mücadelenin en önemli yolu önce kendimiz duyarlı olmalıyız.

Ereğli il olmalı mı?
Ereğli il olsa ne olur?
Olmasa ne olur?
Herkes kendi penceresinden bakar.
İşin türlü türlü boyutu var.
Ekonomik boyutu.
Sosyolojik boyutu.
Siyasi...
Ne dersek diyelim.
Ereğli'nin il olması veya Düzce'ye bağlanması öyle bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olanların konuşup yazabileceği bir konu değil.
İnsanlar gönlünden geçeni elbette söyleyebilir.
Yazabilir.
Canı öyle isteyebilir.
Gayet normaldir.
Birde işin gerçek yüzü var.
[*][*][*]
Asıl soru şu?
Ereğli neden il olmak istiyor?
Dile getirilen söylem şu:
Ereğli Zonguldak'tan hakkını alamıyormuş.
Yatırım olarak böyle.
Eğitim olarak böyle.
Siyaset olarak böyle.
Haklılık payı var mı?
Elbette var.
Ama bu sadece Zonguldak'ın sorunu değil ki...
Bu her yerde böyle.
Kardeşler arasında böyle.
Mahalle ve köyler arasında böyle.
Belde ve ilçeler arasında böyle.
Kim öne çıkarsa.
Yetkiyi eline alırsa.
Dünya onun etrafında döner.
Teşbihte hata olmaz.
Zonguldak'ın kanayan yarası.
Yerli-yabancı meselesi.
İnsanlar bilmem kaç yıl önce başka yerleşim yerlerinden gelmiş.
Babaları, hatta dedeleri burada doğmuş.
Siyasette, ticarette yol almışlar.
En yakınlarını koruyup kollamışlar.
Söz sahibi olmuşlar.
Tüm bunlar olurken Ereğli'nin insanları neredeydi?
Zonguldak'ın önde gelenleri ne işle meşguldüler?
Kısacası...
İl olmak önemli.
Ama asıl önemli olan bir ili yönetecek insan yetiştirmek.
Başka bir yazıda böyle bakacağız Ereğli'ye...